death

  1. Noun vefat
  2. adem
  3. Noun ölüm, ölme, vefat.
    till death: ölünceye kadar, ömür boyunca.
    faithful unto death: ölünceye
    kadar (bütün ömrünce) sadık.
    Car accidents caused many deaths.
    wounded to the death: ağır yaralı.
  4. Noun ölüm sebebi. (ekseriya
    be the death of şeklinde kullanılır).
    Drinking was the death of him:
    İçki ölümüne sebep oldu.
    You'll be the death of me: Benim ölümüme sebep olacaksın.
    You'll be the death of me with your funny jokes: Tuhaf fıkralarınla beni gülmekten öldüreceksin.
  5. Noun Azrail: ölüm simgesi olarak elinde tırpan taşıyan iskelet.
  6. Noun (cansız şeyler için) yok olma, mahvolma, sönme, sona erme.
    The defeat meant the death of all my hopes:
    Yenilgi, bütün ümitlerimi söndürdü.
  7. Noun, Law (bkz: civil death ).
  8. Noun
    spiritual death ile ayni anlama gelir. manevî ölüm, lûtfu ilâhiden yoksunluk.
  9. Noun katil, cinayet, kan dökme.
  10. Noun (bkz: pestilence ), (bkz: plague ).
ölüm döşeğinde olmak Verb
az kalsın ölmek, öleyazmak.
He fell in the icy water and almost caught his death of cold.
trajik bir şekilde ölmek Verb
kaza sonucu ölmek Verb
ölüm tehlikesi Noun
ölüm riski Noun
fiilen vuku bulan ölüm
beklenen ölüm
kaza ile ölüm
(sigorta) fiilen vuku bulan ölüm
ölüm haberi
ölüm ilanı
letarji
zahiri ölüm
ölüm halinde talebin intikali
(Br) ölüm vukuunda ödenecek sigortanın devir ve temliki
ölüm ile cezalandırılmak Verb
tahammülü kalmamak Verb
taşlanmak Verb
kanserden ölüm Noun, Medicine
ölüm nedeni
vefat ilmühaber belgesi
vefat kâğıdı
ölüm ilmühaberi
defin ruhsatı
vefat ilmühaberi
bir ölüm raporu vermek Verb
medenî haklardan yoksunluk/mahrumiyet, manevî ölüm. Noun
sivil ölüm Noun
klinik ölüm
bir kişinin uzmanlarca saptanan ölümü
(US) iş esnasında veya iş dolayısıyla vukua gelen ölüm (ölen işçinin vârisleri lehine tazminat hakkı doğurur
birini ölüme mahkûm etmek Verb
idama mahkûm
ölüme mahkûm
ölü numarası
ölümle cilveleşmek Verb
ezilerek ölme
cinayetten suçlu
ölüm tazminatı (ihmal sonucunda ölen bir kimsenin ailesine ödenmesi gereken manevi tazminat) Noun, Law
ölüm tarihi
ölüm günü
mahkemenin bir kimsenin ölmüş olduğuna karar vermesi Noun
birini kanunen ölü ilan etmek Verb
doğal ölümle ölmek Verb
kendi ecel liyle ölmek Verb
ölüme mahkûm etmek Verb
(sigorta) beklenen ölüm
ölü numarası yapmak Verb
ölesiye dövüşme
ölesiye dövüşmek Verb
donarak ölmek Verb
birinin ölümünü hızlandırmak Verb
ısıl-denge: maddesel bir sistemde ısıldirik (termodinamik) tam denge hali.
ölüm saati
ani ölüm
ölümün pençesi
dil ölümü
sefalet, sefil hayat, sürünme, ölümden beter hayat.
The living death of concentration camp. Noun
ölmek Verb
silah yapımcıları ve tüccarları Noun
s ölüm tacirleri Noun
tabiî ölüm, eceli ile ölüm. Noun
ölümün bildirilmesi
ölüm üzerine başkasına geçmek Verb
ölüm halinde ödeme
sulh ve sükûn içinde ölüm
ölüm karinesi
uzun süre hayatta olup olmadığına dair hakkında hiçbir haber alınamadan kaybolan bir şahsın ölmüş olduğuna dair karine
hayatta olup olmadığı hakkında uzun süredir hiçbir haber alınamayan kaybolmuş bir kimsenin ölmüş olduğu karinesi
ölüm karinesi
ölüm ilmühaberi
cezası idam
ölüm cezası
birini öldürmek Verb
ölüm riski
idam kararı
birini ölüme mahkûm etmek Verb
(US) aynı anda ölüm
aynı anda ölüm
death ile ayni anlama gelir. manevî ölüm, lûtfu ilâhiden yoksunluk.
manevî ölüm, lûtf-u ilâhiden yoksunluk.
açlıktan ölmek Verb
(a) ânî ölüm, (b)
sp. berabere kalan takımlara süre uzatımı verip ilk sayı kazananı veya yazı
turada kazananı başarılı sayma.
ölmek Verb
ısıl-denge: maddesel bir sistemde ısıldirik (termodinamik) tam denge hali.
ölünceye kadar
kıyasıya, öldüresiye, canını çıkartırcasına, son derece, pek çok, haddinden fazla.
He works the people
in his shop to death.
sick to death of … : …'den son derece bıkmış, gına getirmiş, illâllah demiş.
I am sick to death of your complaints: Şikâyetlerinden bıktım artık.
sick to death of the heat: sıcaktan son derece bunalmış.
(fashion/story) done to death: (moda/hikâye) insanı bıktıracak derecede yayılmış/tekrarlanmış.
war to the death: ölesiye savaş, ölüm kalım savaşı.
to be sick to death: ölüm döşeğinde olmak.
ölümüne Adverb
ölüm halinde devir
ölünceye kadar
zamansız ölüm
cebri ölüm
insan müdahalesi sonucu hâsıl olan ölüm
şiddet sonucu ölüm
ölünceye kadar savaş
ölüm
çok kaygılanmak Verb
ihmal sonucu ölüme sebebiyet verme Noun, Law
haksız bir fiil sonucu vuku bulan ölümde hususi hukuk davası açmaya olanak tanıyan kanun
can çekişme
ölüm ve vade gelimi ödemeleri (hayat sigortalarında tazminatın ölüm veya hayatta kalma halinde muayyen
bir yaşa kadar mukavele ile belirlenmiş bir mik
ölüm ilanı
ölüm çanı, ölümü bildiren çan.
ölüm ödencesi/tazminatı: sigortalının ölümü halinde varisine ödenecek para.
öldürücü darbe
kaza ile ölüm
boğularak ölmek Verb
donarak ölmek Verb
kaza ile ölüm
ölüm otu
(Zygadenus): zambakgillerden ABD ve Kanadada yetişen bir ot. Noun
bu otun kökü (davarlar için zehirlidir). Noun
ölüm otu
(Zygadenus): zambakgillerden ABD ve Kanadada yetişen bir ot. Noun
bu otun kökü (davarlar için zehirlidir). Noun
death house Noun
ölüm hücresi/koğuşu: idam mahkûmlarının konulduğu hapishane odası. Noun
ölüm tezkeresi/ilmühaberi, defin ruhsatı.
(US) elektrikli sandalye
ölüm odası Noun
ölüm vukuunda sigorta talebi
ölüm vukuunda tazminat talebi
ölüm mantarı
(Amanita phalloides): beyaz, zeytunî veya koyu kahverengi başlı çok zehirli bir mantar.
ölüm dürtüsü Noun, Psychoanalysis
=
death tax
ABD veraset/kalıtım vergisi.
ölüm orucu Noun, Rights-Freedoms
ölüm orucu Noun, Politics-Intl. Relations
(Br) ölüm yardımı
ölüm hücresi/koğuşu: idam mahkûmlarının konulduğu hapishane odası. Noun
intihar eğilimi/meyli. Noun

death wish ile ayni anlama gelir. ölüm arzusu: psikanalize göre içe çekilme, pasifleşme vb. şeklinde
beliren kendi kendini yok etme isteği.
Noun
ölüm yolculuğu Noun
ölüm habercisi. Noun
ölüm çanı. Noun
ölü maskesi: ölmüş bir kimsenin yüzünün alçı ile alınan kalıbı.
ölüm ilanı
ölüm sancıları Noun
(US) ölüm cezası
ölüm cezası Noun, Criminal Law
ölüm cezası Noun, Law
ölüm yeri
ölüm sınırı: sıcaklık, nem, ışınlama vb. çevre koşullarının hayatı mümkün kılan en büyük değeri.
ölüm oranı/nisbeti, vefiyat, belirli bir süre içinde ölenlerin (binde olarak) oranı.
ölüm hızı Noun, Environment-Ecology
ölüm oranı Noun
can çekişme hırıltısı.
ölüm tescili
ölü listesi
savaşta kayıpların listesi
ölenler listesi
kazada ölenlerin listesi
idam mahkûmları hücreleri dizisi.
idam hükmü, ölüm cezası.

firing squad ile ayni anlama gelir. ateş müfrezesi: idan mahkûmunu kurşuna dizen manga. Noun
müstebit yönetimin veya gizli cinayet örgütünün cellâtları. Noun
(US) veraset vergisi
ölüm tehdidi Noun
ölü sayısı: ölenlerin yekûnu, zayiat.
I'm afraid there will be a large death toll from the earthquake.
görünürde güvenli
ancak yıkılmaya hazır eski bir yapı gibi her an çökebilecek bir bina
ölüm tuzağı
ölüm vadisi eğrisi (zararların kapitali eritmesi sonucu yeni kurulan bir şirkette ortaya çıkan durum
ölüm vadisi günleri Noun
mali piyasalarda işlem hacminin çok düşük olduğu'kuru'günlerin takma adı
(a) idam hükmü, idam cezasının infazı, (b) hezimet, (tam) akamet, bütün ümitleri kıran şey/durum.
idam fermanı Noun
intihar eğilimi/meyli. Noun

death wish ile ayni anlama gelir. ölüm arzusu: psikanalize göre içe çekilme, pasifleşme vb. şeklinde
beliren kendi kendini yok etme isteği.
Noun
death instinct = death wish ile ayni anlama gelir. ölüm arzusu: psikanalize göre içe çekilme,
pasifleşme vb. şeklinde beliren kendi kendini yok etme isteği.
death instinct (2). Noun
kafatası, kurukafa (özellikle ölüm/fanilik simgesi olarak). Noun
sigortalı kaza sonucu öldüğü takdirde sigorta poliçesinde yazılı meblağa ek olarak ödenen para
veraset vergisinin matrahını takdir etmek Verb
veraset vergisinin matrahıni takdir etmek Verb
öleyazmak Verb
bir şeye tam vakıf olmak Verb
götürmek Verb
ölüm hükmü vermek Verb
sanayii kazasında ölenin ailesine verilen tazminat
sanayi kazasında ölenin ailesine verilen tazminat
ölüm kalım meselesi
ölümü sükûnetle karşılamak Verb
kesin ölüm oranı
idam kararını imzalamak Verb
veraset vergisine tabidir