impossible

  1. Adjective olanaksız, imkânsız, olamaz, gayrı-mümkün.
  2. Adjective yapılamaz, gerçekleş(tiril)emez, muhal, ümitsiz.
    If, to suppose the impossible: farzımuhal.
  3. Adjective gerçek/doğru değil, yalan, uydurma (dedikodu vb.).
  4. Adjective münasebetsiz, çekilmez, çirkin, tahammül edilmez.
    an impossible person: çekilmez kimse.
    He's
    an impossible person.
    His bad temper makes life impossible for all the family : Onun huysuzluğu bütün aileye hayatı cehennem ediyor.
    You're impossible! Senden illallah!
    You're the most impossible person I've ever met: Senin gibi çekilmez birine rastlamadım.
    It's an impossible situation: Bu duruma tahammül edilemez (Bu, içinden çıkılmaz/müşkül bir durumdur).
kesinlikle olanaksız
imkansızı istemek Verb
imkansız birşeyin peşinde koşmak Verb
elvermemek Verb
olmayacak duaya amin demek Verb
icrayı imkânsız kılmak Verb
maddi bakımdan olanaksız
kısmen olanaksız
birşeyi imkânsız hale getirmek Verb
birşeyi imkânsız kılmak Verb
hemen hemen olanaksız
yağma yok
imkânsız şart
imkânsız şart (yerine getirilmesi veya gerçekleşmesi hukuken veya maddeten olanaksız koşul
imkânsız şart (yerine getirilmesi veya gerçekleştirilmesi hukuk açısından ve maddi bakımdan olanaksız olan şart
konusu olanaksız bir edim olan akit
erişilmesi olanaksız
olmayacak durum
Çok zorsun.
Çekilmez bir insansın.