birine kancayı takmak
Verb
birine kancayı takmak
Verb
kesici ve delici alet yarası
Noun, Medicine
ekmek bıçağı
Noun, Food-Kitchen
kılıflı (büyük) bıçak.
Noun
peynir bıçağı
Noun, Food-Kitchen
aşçı bıçağı
Noun, Food-Kitchen
bıçak altına yatmak, ameliyat olmak.
fileto bıçağı
Noun, Food-Kitchen
greyfurt bıçağı
Noun, Food-Kitchen
(iki bölümden oluşan araçlar ile ilgili olarak) kaza sonucu iki büklüm olmak
Verb
mutfak bıçağı
Noun, Food-Kitchen
karıştıraç, boya karıştırmaya mahsus bıçak gibi alet.
(aşçılıkta) hamur bıçağı, spatula.
Noun
(ressamlıkta) karıştıraç, boya bıçağı: boyaları karıştırmak ve sürmek için kullanılan düz ağızlı bıçak.
Noun
(sebze/meyve) soyma bıçağı.
domates bıçağı
Noun, Food-Kitchen
kama, yakın savaşta kullanılan kesici silah.
bıçak altında, ameliyat olurken, ameliyatta, ameliyat esnasında.
The sick man died under the knife. He was under the knife for three hours.
ince/keskin kırma/kıvrım/pli.
knife-pleated: ince/keskin kırmalı.
Noun
bıçak yarası
Noun, Medicine
bıçakla ya da ültimatomla
göz açıp kapayıncaya kadar, çabucak.
She ran off before you can/could say “knife”.
iyi ve tıka basa yemek
Verb
tereyağından kıl çeker gibi
~ ne almak ~den atlamak ~ de bıçak vardı ~ nde durmak ~ ne düşmek ~ nde ka