knife

  1. Noun bıçak, çakı.
    table knife: yemek bıçağı.
    carving knife: et bıçağı, et dilimleme bıçağı.

    pocket knife: çakı.
    knife and fork: bıçak ve çatal.
    Put your knife and fork down on the plate if you're finished eating.
  2. Noun hançer, kama.
  3. Noun makine bıçağı, makinenin kesici ucu.
  4. Verb bıçakla kesmek.
  5. Verb bıçaklamak, bıçak saplamak, hançerlemek, bıçakla/kama ile/hançerle vurmak.
    During the fight he was knifed in the back.
  6. Verb (boya vb.) bıçakla karıştırıp hazırlamak.
  7. Verb arkadan vurmak, kuyusunu kazmak.
  8. Verb bıçak gibi kesmek/yarmak.
    The prow was knifing the water. The cruiser knifed through the heavy sea.
birine kancayı takmak Verb
birine kancayı takmak Verb
bıçaklı Adjective
bıçak çeken Adjective
kesici ve delici alet yarası Noun, Medicine
saldırış saldırma
bıçak sırtı
mücellit bıçağı. Noun
av bıçağı. Noun
ekmek bıçağı Noun, Food-Kitchen
tereyağı bıçağı. Noun
büyük et bıçağı
kılıflı (büyük) bıçak. Noun
sofra bıçağı. Noun
peynir bıçağı Noun, Food-Kitchen
aşçı bıçağı Noun, Food-Kitchen
sustalı çakı. Noun
bıçak altına yatmak, ameliyat olmak.
kasatura Noun, Military
maket bıçağı Noun
falçata Noun
kâğıt açıcı
drawknife.
fileto bıçağı Noun, Food-Kitchen
balık bıçağı. Noun
sustalı bıçak
bahçıvan çakısı
ayarlı bıçak
greyfurt bıçağı Noun, Food-Kitchen
ameliyattan korkmak Verb
av bıçağı.
(iki bölümden oluşan araçlar ile ilgili olarak) kaza sonucu iki büklüm olmak Verb
mutfak bıçağı Noun, Food-Kitchen
karıştıraç, boya karıştırmaya mahsus bıçak gibi alet.
(aşçılıkta) hamur bıçağı, spatula. Noun
(ressamlıkta) karıştıraç, boya bıçağı: boyaları karıştırmak ve sürmek için kullanılan düz ağızlı bıçak. Noun
kâğıt bıçağı
(sebze/meyve) soyma bıçağı.
cep çakısı
çep çakısı
spatula Noun
falçata Noun
maket bıçağı Noun
falçata Noun
maket bıçağı Noun
bıçak çekmek Verb
domates bıçağı Noun, Food-Kitchen
kama, yakın savaşta kullanılan kesici silah.
bıçak altında, ameliyat olurken, ameliyatta, ameliyat esnasında.
The sick man died under the knife.
He was under the knife for three hours.
maket bıçağı Noun
falçata Noun
süngü savaşı
kıyasıya kavga
bıçak seti Food-Kitchen
bilinmezlik durumu
büyük tehlike
terazi kolu
bıçak ağzı
bıçaklı kavga Noun
ince/keskin kırma/kıvrım/pli.
knife-pleated: ince/keskin kırmalı. Noun
bıçak yarası Noun, Medicine
vb tehdit etme
bıçakla ya da ültimatomla
göz açıp kapayıncaya kadar, çabucak.
She ran off before you can/could say “knife”.
iyi ve tıka basa yemek Verb
tereyağından kıl çeker gibi
bıçak sırtında
tedirgin
tıka basa yemek
~ ne almak ~den atlamak ~ de bıçak vardı ~ nde durmak ~ ne düşmek ~ nde ka