ihtiyarlığı için tasarruf yapmak
Verb
ihtiyarlık için tasarruf yapmak
Verb
eski gidişatına devam etmek
Verb
eski anılarını tazelemek
Verb
eski alışkanlıklarına dönmek
Verb
eski kitaplarını tavan arasına koymak
Verb
yaşlılığı için bir kenara para koymak
Verb
yaşlılığı için para ayırmak
Verb
eski mevkiinde olmamak
Verb
yaşlılık için saklamak
Verb
yaşlılığı için biriktirmek
Verb
eski alışkanlıklarına dönmek
Verb
yaşlılığı için para biriktirmek
Verb
yaşlılığı için biriktirmek
Verb
kendi evini yeniden görmek
Verb
eski alışkanlıklarına dönmek
Verb
soyu eski bir aileden gelmek
Verb
… yaşında.
How old are you? Kaç yaşındasın(ız)?
I am 36 years old: 36 yaşındayım.
a man of 40 years old: 40 yaşında bir adam.
… months old: … aylık.
a child six moths old: 6 aylık bir çocuk.
(deniz sigortası) hasara uğrayan eski parça yerine konulan yeni parça için yapılan indirim
maskara.
Look at that funny old dog! Şu köpeğin maskaralığına bak.
(a) (çok eski), uzak geçmişteki/mazideki.
Days of old . Mighty men of old . the heroes of old:
eski kahramanlar. (b)
az kul. uzun süre, çok eskiden beri, uzun zamandan beri.
I know him of old: Onu çok eskiden beri tanırım.
son derece iyi/kötü.
Have a rare old time at the party.
genç yaşlı (pazarlamacıların dilinde , 55-75 yaşları arasındaki tüketiciler grubu
günahtan kurtulmamış insan.
Noun
yaşlılık, ihtiyarlık.
old age pension: yaşlılık aylığı.
old age pensioner: yaşlı emekli.
Noun
ihtiyarlık sigortası
Noun
(Br) yaşlılık sigortası
Noun
(Br) yaşlılık emeklilik kanunu
yaşlılık emeklilik sigortası
Noun
davranışları amirane kadın
hemşeri(m), arkadaş(ım).
I say, old bean: Hey, arkadaş!
Look at me, old bean: Bana bak, hemşerim.
eski arkadaş, okul arkadaşı.
dinç ihtiyar, yaşlı fakat canlı ve neşeli kişi.
Noun
eski öğrenci, özellikle ilkokul öğrencisi.
Noun
(samimî bir arkadaşa hitapta kullanılır) kardeşim, arkadaşım, sevgili dostum, azizim.
Noun
çoğunlukla aynı okulda okumuş eski öğrencilerin kurdukları toplumsal ve iş ilişkileri dayanışması örgütü
(samimî bir arkadaşa hitapta kullanılır) kardeşim, arkadaşım, sevgili dostum, azizim.
Noun
Çin'de yıllarca yaşamış batılı gazeteciler ya da diplomatlar
Noun
özyurt, anayurt, göçmenin eski vatanı.
Noun
siyah renkte kalın matbaa harfi
eski kafalı/mutaassıp kimse, eski fikir/inanış/töre ve âdetlere son derece bağlı kişi.
Noun
eski kafalı/mutaassıp kimse, eski fikir/inanış/töre ve âdetlere son derece bağlı kişi.
Noun
örgütün yaşlı ve tutucu üyeleri
Noun
(a) hanım, (arkadaşça konuşurken kullanılır), (b) bir okulun eski kız öğrencisi.
moruk, gençlerin sevmediği/gençlere kötü davranan ihtiyar adam.
Noun
çapkın ihtiyar, şehvet düşkünü yaşlı adam.
Noun
bilgili/tecrübeli/güngörmüş kimse.
Noun
eski, külüstür, eski moda, modası geçmiş, pejmürde, fersude, eskimiş, yıpranmış.
anne, bir kimsenin kendi annesi.
Noun
eş, karı, zevce, bir kimsenin kendi eşi.
Noun
ihtiyar kız, evlenmemiş yaşlı hanım.
Noun
titiz, hırçın, huysuz, geçimsiz kimse.
Noun
bir nevi iskambil oyunu, bu oyunda kaybeden kimse.
Noun
(şaka olarak) artıkçı: sofrada en son kalan yemeği alan kimse.
Noun
baba, bir kimsenin kendi babası.
Noun
eş, koca, bir kadının kendi kocası.
Noun
patron, âmir, müdür, kaptan, komutan.
Noun
(sevgi/muhabbet ifade eder) aziz, sevgili, canım, -ciğim.
Noun
eski üstat, özellikle 15-18'inci yüzyılda yetişen ünlü sanatçı.
Noun
eski ünlü sanatçıların yaptığı tablo/resim.
Noun
nick ile ayni anlama gelir. şeytan.
töreseverler, an'aneperestler, tutucular, muhafazakârlar, eski töre ve âdetlere sıkı sıkıya bağlı kimseler.
Noun
deneyimli ve bilgili adam
fiyatları indirilmiş hisse senet dileri
Noun
fiyatları indirilmiş hisse senetleri
Noun
eski biçim matbaa harfleri.
Noun, Printing
Rumî takvime göre ölçülen zaman. New Style
Noun
çoğunlukla asker olan deneymli kişi
görevde vb deneyimli kişi
eski bağları koparmak
Verb
eski fiyattan hesaplamak
Verb
eski âdetlerden uzaklaşmak
Verb
eski dostları aramak
Verb
eski kayıtları araştırmak
Verb
dokuz yaşlı adam (ABD Yüksek Mahkemesi'nin dokuz yargıcı
hasta numarası yapmak
Verb
eski bir âdeti alıkoymak
Verb
özlem duyulan eski güzel günler
Noun
bildiği topraklarda yolculuk etmek
Verb