havlama.
to give a bark: havlamak.
(tilki vb. hayvanların çıkardığı) köpek havlamasına benzer ses.
patlama, kısa patlama sesi.
The bark of his revolver: tabancasının patlaması.
bağırma, ânî/sert emir.
The foreman's bark sent the idlers back to their machines: Ustabaşının
bağırması üzerine aylâk gezen işçiler makinelerinin başına döndüler.
His bark is worse than his bite: Sen onun bağırıp çağırmasına bakma/tehditleri kuru sıkıdır/Ne varsa dilindedir.
öksürük.
havlamak.
His dog always barks at the strangers.
patlamak, havlamaya benzer kısa-kesik sesler çıkarmak.
The big guns barked.
bağırmak.
A man was barking at his children.
(bir eğlence yerinin kapısında) çığırtkanlık etmek.
öksürmek.
bağıra bağıra konuşmak/emirler vermek.
He was barking orders at his subordinates.
kabuk, ağaç kabuğu. Botanik
sepi kabuğu: sepilemede kullanılan kabuk.
Peruvian bark: kınakına.
(ağacın) kabuğunu soymak.
to bark a tree.
sepilemek.
derisini/kabuğunu ovup çıkarmak, derisi soyulmak.
bark one's shin: incik kemiği sıyrılmak.
üç (veya daha fazla) direkli yelkenli gemi, barka. İsim
(şiirde) gemi, sandal.
barque şeklinde de yazılır. İsim
kabuk İsim, Botanik
cinchona ile ayni anlama gelir. kınakına ağacı kabuğu. Hekimlikte kullanılır.
boşuna nefes tüketmek, akıntıya kürek çekmek.
Telling him that he's misinformed is just barking at
the moon: Ona yanlış haber verildiğini söylemek boşuna nefes tüketmekten başka bir şey değildir.
kabuk böceği
(Scolytidae) : ağaç kabuklarının altında yuva kuran bir tür böcek.
yanlış kapı çalmak, nafile uğraşmak, boşuna ümitlenmek, avucunu yalamak.
If she expects me to get
her a job, she's barking up the wrong tree: Kendine iş bulacağımı umuyorsa, avucunu yalasın (boşuna ümitlenmesin).
kanila: Antil Adalarında yetişen bir ağacın
(Canella winterana) baharat olarak kullanılan tarçına
benzer sarı-turuncu renkli kabuğu.
İsim
cascarilla ile ayni anlama gelir. amber kabuğu: amber ağacının acı ve kokulu kabuğu. Tonik (kuvvet
verici) olarak kullanılır.
cassia ile ayni anlama gelir. sinameki.
cinchona (2).
kabuklanmak Fiil
kınakına kabuğu.
soapbark (2).
bu ağacın kabuğu: yerliler zehir olarak kullanırlar.
kabuksuz
family man

Ev, mesken, ... sözünde geçer