azar, tevbih, kızgınlığın/öfkenin açıkça ifadesi, açıkça tasvip etmeme/karşı gelme.
give someone a piece of one's mind = tell someone one's mind: (birisine) ağzına geleni söylemek, iyice veriştimek, adamakıllı haşlamak, azarlamak/paylamak.
(a) samimî eleştiri/tenkit, açıkça söylenen fikir, (b) azarlama, paylama.
birinin düşüncelerinin ardında sakladığı şey
zihinden atılan bir yük olmak
Fiil
zihni müsterih olmak
Fiil
hafızasında hâlâ taze olmak
Fiil
(uyuşturucu madde vb. ile) aklını/idrakini bozmak, sapıttırmak, (b) aşırı zevk vermek veya almak, mest
etmek/olmak, kendinden geç(ir)mek.
(a) esrar etkisiyle kendinden geçmek, (b) deli etmek, şaşkına çevirmek.
birinin aklını başından almak
Fiil
bir şeye dikkat etmek
Fiil
zihnen geçmişe gitmek
Fiil
fikrini/kararını değiştirmek.
zihnini bir şeye kapamak
Fiil
aklından geçmek, hatırına gelmek.
zihninden bir yük atmak
Fiil
bir dosta içini dökmek
Fiil
ağızınin tadını kaçırmak
Fiil
zihnini zenginleştirmek
Fiil
bir şeyi kafasına uygun bulmak
Fiil
bir fikiri kafasına takmak
Fiil
bir fikri kafasına çakmak
Fiil
(a) bir kimsenin kusurunu yüzüne vurmak, (b) aklını başına getirmek.
birine ağzına geleni söylemek
Fiil
birisini azarlamak/paylamak, hakkında düşündüklerini açıkça söylemek.
zihinden büyük bir yük atma
ne istediğini bilmek, kararlı/azimli olmak.
aklını bir şey kurcalamak
Fiil
bir şey tedirgin etmek
Fiil
(bir kimsenin) muhayyilesinde/hayalinde.
kendi iç yaşamına dönmek
Fiil
ne yapacağını bilmek
Fiil
emin olmak, kararlı olmak, tereddüt etmemek, ne yapacağını bilmek.
direnmek, azmetmek, kararından dönmemek, ne istediğini bilmek, kendini bilmek.
soğukkanlılığını kaybetmek
Fiil
information zihnini fuzuli bilgilerle doldurmak
Fiil
sözlerine dikkat etmek, kibar konuşmak.
mind your tongue: Kibar konuş (ağzından çıkanı kulağın işitsin).
kendi işine bakmak, başkasının işine karışmamak, başkasının işine burnunu sokmamak.
Mind your own business: Sen kendi işine bak!
davranışlarında dikkatli olmak
Fiil
davranışlarına dikkat etmek, hal ve hareketlerini düzeltmek, dikkatli olmak.
akılı başında olmamak
Fiil
aklında, kafasında, hatırında, düşüncesinde.
zihnini bir şeye açmak
Fiil
(a) deli, kaçık, (b) (tamamen) unutulmuş.
Out of sight, out of mind: Gözden uzak olan gönülden de uzak olur.
(a) deli, kaçık, çıldırmış, zıvanadan çıkmış, (b) çılgın, hezeyan halinde, mantıksız, akıl ve muhakemesini kaybetmiş.
bir şeyi kafasından atmak
Fiil
bir sorunu kafasında evirip çevirmek
Fiil
(bir şeyi) aklına koymak, çok arzu etmek.
düşündüğünü açıkça/çekinmeden söylemek.
yerinde söz söylemek
Fiil
açık ve isabetli konuşmak
Fiil
birinin dikkatini çekmek
Fiil
birine önemli gelmek
Fiil
(bir şey yapmak) aklına esmek.
düşüncelerini (hoş olmayan bir şeyden) uzaklaştırmak, aklından çıkartmak, unutmak.
(birisinin) fikrince, düşüncesine göre.
to my mind: bence, benim fikrimce, bana sorarsanız.
düşüncelerini açıkça söylemek.
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek
Fiil
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek
Fiil
bir şeyi zihninde tartmak
Fiil
ferahlık.
That's a weight off my mind: İçim ferahladı = yüreğime su serpildi.
birşeyi akla getirmek
Fiil
görüş açısının genişlemesi
grup kişilerinin düşünceleri
İsim
bir gruptaki kişilerin düşünceleri
İsim
zihnin gücünü yitirmesi
İsim
(a) aklında, fikrinde, düşüncesinde, zihninde, hatırında.
have in mind: (a) hatırlamak, (b) düşünmek,
tasarlamak, (c) niyetlenmek, tasavvur etmek, plânlamak. (b) niyet, tasavvur.
(Hristiyanlıkta) yanılgı, sapınç, dalâlet; hayat, zekâ ve ruhun maddî olduğu inancı.
(a) üzülme, aldırma, boş ver, tasalanma, elem çekme.
Never mind what he says: Sen onun sözlerine
aldırma/boş ver!
When he lost his watch, his father said: “Never mind; I'll buy you another one.” (b) zararı/önemi yok, önemli değil, adam sen de.
Never mind the expense: Masrafın önemi yok!
It is raining, but never mind, I'll come over to see you. (c) … şöyle dursun/bir yana, o da bir şey mi?
With this knee injury, I can't walk, never mind run: Dizimin yarasından koşmak şöyle dursun, yürüyemiyorum bile.
(a) aldırma, boş ver.
never mind the noise: Gürültüye aldırma. (b) zararı/önemi yok, farketmez,
hiç de önemli değil.
never mind, I'll do it myself: Zararı yok, ben kendim yaparım.
(US) sağlığı yerinde olmayan akıl
ahlaksal bakımdan tehlikeli
(vasiyet düzenleme) aklı ve hafızası yerinde olma
"bilgisayar" anlamında kullanılır
kâhin, başkasının aklından geçenleri okuyan/bilen/keşfeden kimse.
İsim
kehanet, başkasının aklından geçenleri okuma/bilme/keşfetme, düşünceleri okuma.
İsim
birinin birşey yapmasına aldırış etmek
Fiil
(a) unutma(yınız) ki.
“Erol has been very bad-tempered this week.” “Yes, but mind you, he's been rather ill recently.” (b) buna rağmen, öyle olsa bile, yine de.
She's a very nice girl, mind you, but I wouldn't want to marry her: Çok iyi bir kız, ama yine de onunla evlenmek istemem. (c) öyle olmasına öyle, orası muhakkak ama.