1. Fiil eğilimli/mütemayil olmak, meyletmek, yüz tutmak.
    The fruits tend to decay: Meyveler çürümeye mütemayildir.

    Interest rates are tending upwards: Faiz oranları artıyor/artma eğilimi gösteriyor.
  2. Fiil hazır/müstait bulunmak, yapabilmek.
    I tend to wake up early in the morning: Sabah erken kalkabilirim.
  3. Fiil
    tend to/toward: (yol vb.) varmak, ulaşmak, gitmek, götürmek, yönelmek.
    The coastline tends to the south here.
  4. Fiil kaçmak, çalmak.
    blue tending to green: yeşile çalan mavi.
  5. Fiil bakmak, mukayyet olmak, hizmet etmek.
    to tend the sick: hastaya bakmak.
    A shepherd tends his flock.
  6. Fiil ekmek, yetiştirmek.
    They tend both the rice fields and vegetable garden.
  7. Fiil bakmak, meşgul olmak.
bir sürüye bakmak Fiil
bir makinenin bakımını yapmak Fiil
bir hastaya bakmak Fiil
dükkâna bakmak Fiil
barmenlik yapmak Fiil
düşme eğilimi göstermek Fiil
sık sık birşey yapmak Fiil
birşeyi yapmaya eğilimli olmak Fiil
birşeyi yapma eğilimi göstermek Fiil
enflasyona eğilimli olmak Fiil
çalmak Fiil
yükselmeye yüz tutmak Fiil
birinin bakımını yapmak Fiil
birine refakat etmek Fiil
birine bakmak Fiil
birine göz kulak olmak Fiil
birinin bakımını üstlenmek Fiil
birşeye refakat etmek Fiil
birşeye bakarak olmak Fiil
birşeye göz kulak olmak Fiil
birşeyi gözetiminde bulundurmak Fiil
bir girişimin başarısına yardım etmek Fiil
ahlakı bozmaya eğilim göstermek Fiil
birşeye yatkın olmak Fiil
birşey özelliği belirgin olmak Fiil
birşey özelliği öne çıkmak Fiil
birşeye doğru gitmek Fiil
birşeye eğilimli olmak Fiil
birşeye doğru ilerlemek Fiil
(fiyatlar) yükselmeye yüz tutmak Fiil
Bana kalırsa, bence, fikrimce.
I tend to think that's not a good solution.