atopik hastalıklar
Noun, Diseases
Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi
Proper Name, Organizations
kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)
Noun, Medicine
kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)
Noun, Medicine
gıda zehirlenmesi
Noun, Medicine
besin zehirlenmesi
Noun, Medicine
gıda kaynaklı hastalık
Noun, Medicine
nörodejeneratif hastalık
Noun, Diseases
orak hücreli anemi
Noun, Medicine
orak hücre hastalığı
Noun, Medicine
akut solunum hastalığı
Noun, Medicine
Adam's Stokes hastalığı: sar'aya benzer bir hastalık.
Addison hastalığı: böbreküstü bezlerinin normal çalışmaması sonucu kansızlık, dermansızlık, tansiyon
düşüklüğu ve cildin esmerleşmesi şeklinde beliren hastalık.
Noun
Alzheimer hastalığı: ekseriya orta yaşlı kimselerde dokuların katılaşması ve sinirlerin dejenerasyonu
sonucu görülen erken bunama hali.
Alzheimer hastalığı
Noun, Psychology
otoimün hastalık
Noun, Medicine
özbağışıklık hastalığı
Noun, Medicine
döl düşürten:
Brucella abortus adlı bakterinin hayvanların üreme organlarında yaptıkları ve çok
defa döl düşürten bir hastalık. Bu mikrop sütle insana geçerek ateş, eklem şişmesi, nevraljik ağrı ile beliren Malta humması
(undulent fever) hastalığına sebep olur.
çocuk iskorbütü: küçük çocuklarda ağız kokması, ishal, kansızlık ve kanamalarla beliren bir hastalık.
bir hastalığa tutulmak
Verb
kelebek: koyunların karaciğerine yerleşen
Clostridium novyi adlı mikropların sebep olduğu öldürücü hastalık.
Noun
Brayt hastalığı: idrarda albümin bulunması ve kan basıncının yükselmesiyle beliren bir hastalık.
hastalık yükü
Noun, Medicine
tünel hastalığı: basınç altındaki sualtı odacığından birdenbire normal hava basıncına geçildiği takdirde
kan ve dokularda husule gelen azot kabarcıklarının sebep olduğu sinir ağrısı ve kötürümlük şeklinde beliren ve bazen vahim sonuçlar doğuran hastalık.
decompression sickness, bends, tunnel disease ile ayni anlama gelir.
Noun
bir hastalığın nedenlerini araştırmak
Verb
hastalığa yakalanmak
Verb
serebrovasküler hastalık
Noun, Medicine
Çagas hastalığı: Amerikanın tropik bölgelerinde
trypanosome cruzi adlı mikrobun sebep olduğu arasıra
ateş yükselmesi, lenfavî şişkinlikler ve çok defa kalpte arıza şeklinde beliren bir hastalık. Böcek sokmasiyle bulaşır.
Noun
süreğen hastalık
Noun, Medicine
kronik böbrek yetmezliği
Noun, Medicine
bulaşıcı hastalık
Noun, Medicine
bir hastalığı bulaştırmak
Verb
bulaşıcı hastalık
Noun, Medicine
sâri hastalık
Noun, Medicine
bulaşıcı hastalık
Noun, Medicine
sari hastalık
Noun, Medicine
bir hastalığa yakalanmak
Verb
hastalığa yakalanmak
Verb
koroner arter hastalığı
Noun, Medicine
korona virüsü hastalığı
Noun, Virology
besin yetersizliği: noksan beslenmeden ilerigelen hastalık.
henüz baş göstermemiş olan
doğal bir kaynağın bulunması sonucu bir ekonomide endüstrinin gerilemesi
karaağaç hastalığı:
Ceratostomella ulmi mantarının karaağaçlarda sebep olduğu yaprakları sarartıp
solduarak döken bir kastalık.
Noun
bir hastalığı kökünden söküp atmak
Verb
bir hastalıkla mücadele etmek
Verb
gıda zehirlenmesi
Noun, Food-Kitchen
hazırlıksız konuşurken hata yapma eğilimi
şap hastalığı: sığır, davar gibi tırnaklı hayvanlarda görülen bulaşıcı hastalık. Ağızda ve ayaklarda
kabarcık ve yaralar belirir, ateş yükselir ve çok defa ölümle sonuçlanır.
Noun
işlevsel hastalık: ilgili dokuda organik değişme görülmediği halde bir organın çalışmasında anormal değişiklik yapan hastalık.
birine bir hastalık aşılamak
Verb
bir kimseyi bir hastalıktan iyileştirmek
Verb
kalp hastalığı
Noun, Medicine
kalıtım yoluyla geçen hastalık
Hodgkin hastalığı: akkan düğümlerinin (lenfa bezlerinin), dalak ve karaciğerin gittikçe büyümesi ve kansızlıkla
beliren tehlikeli hastalık.
Noun
şap hastalığı: sığır, davar gibi tırnaklı hayvanlarda görülen bulaşıcı hastalık. Ağızda ve ayaklarda
kabarcık ve yaralar belirir, ateş yükselir ve çok defa ölümle sonuçlanır.
Noun
hookworm ile ayni anlama gelir. kancalı kurt hastalığı, bu solucanın sebep olduğu aşırı kansızlık
şeklinde beliren hastalık.
akciğer zarı hastalığı: yeni doğan bebeklerde (özellikle erken doğanlarda) sık ve güçlükle soluma şeklinde
görülen tehlikeli bir hastalık.
Noun
bir hastalığa karşı muafiyet
iyileşmesi olanaksız hastalık
iş hastalığı: belirli bir sanayi kolunda çalışanlara özgü hastalık.
enfeksiyon hastalığı
Noun, Medicine
inflamatuar hastalık
Noun, Medicine
(sığırlarda) bağırsak veremi:
Mycobacterium paratuberculosis adlı basil sebep olur. Sürekli ishal
sonucu hayvan çok zayıf düşer. Ekseriya öldürücüdür.
Noun
müzmin hastalık
Noun, Medicine
deli otu hastalığı: deliotu yiyen at, sığır ve koyunlarda sürekli zehirlenmeden ilerigelen hastalık.
Noun
akciğer hastalığı
Noun, Medicine
Ménière hastalığı: kulak çınlaması, sağırlık, başdönmesi, bulantı ve kusma ile beliren kulak hastalığı.
Noun
sütlü sayrılık:
Bacillus popillae ve B. lentimorbus bakterilerinin Japon böceği larvalarında sebep olduğu hastalık.
mosaic ile ayni anlama gelir. bencik hastalığı: bitkilerde bazı virüslerin sebep olduğu sarı-yeşil lekeli hastalık.
at topuğu hastalığı, atların topuk kemiğine arız olan bir hastalık.
tavuk felci: virüslerin sebep olduğu, tavuklarda yumurtlamayı kesen ve piliçlerde felce sebep olan hastalık.
bildirilmesi gerekli hastalık
bildirilmesi zorunlu hastalıklar
bildirimi zorunlu hastalık
Noun, Medicine
meslek hastalığı
Noun, Law
bir hastalığın başlangıcı
uzvî/örgensel hastalık: bedenin bir organını etkileyen/değiştiren hastalık. functional disease
Noun
Parkinson hastalığı, titremeli felç: el ve parmaklarda titreme, kaslarda katılaşma, hareketlerde ve konuşmada
yavaşlama, yüz ifadesinde donukluk şeklinde beliren sinir hastalığı.
Parkinsonism, paralysis agitans, shaking palsy ile ayni anlama gelir.
Noun
periferik vasküler hastalık
Noun, Medicine
polikistik böbrek hastalığı
Noun, Diseases
Pott hastalığı: tüberkülozdan ileri gelen kemik yangısı.
Noun
bir hastalığın ilerlemesi
hastalığa tutulmaya eğilimli
piliç ishali: yumurtlama esnasında tavuktan piliçlere geçen
Salmonella pullorum adlı bakterinin
sebep olduğu çok bulaşıcı ve tehlikeli hastalık (yorgunluk, iştahsızlık ve ishal ile belirir).
Noun
piyore, diş eti iltihabı.
solunum yolu hastalığı
Noun, Medicine
bulaşıcı hastalıklı kişileri ayırmak
gümüş hastalığı: yaprakları gümüş rengine döndüren bir bitki hastalığı.
altıncı hastalık
Noun, Diseases
toplumsal hastalık, toplumsal temasla geçen hastalık (zührevî hastalıklar gibi).
yerel olarak başgösteren hastalık
bu hastalığın yayılmaksını önlemek
Verb
hastalıkların önlenmesi için önlemler almak
Verb
bir hastalığı uygun tedavi etmemek
Verb
Yahudi hastalığı: Doğu Avrupa Yahudilerinde görülen öldürücü irsî çocuk hastalığı.
Noun
tiroid hastalığı
Noun, Diseases
tiroit hastalığı
Noun, Diseases
bir hastalığın nedenlerini araştırmak
Verb
(a) caisson disease, (b) kancalıkurt hastalığı.
Vinsan anjini: basil ve spiral bakterilerin sebep olduğu bir boğaz yangısı.
virus ile ayni anlama gelir. virüs hastalığı, virüslerin sebep olduğu hastalık.
He went down with a virus last week.
wilt ile ayni anlama gelir. (a) bitki yapraklarını sarartıp solduran bir hastalık, (b) tırtıllarda
dokuların sıvılaşmasına yol açan bir virüs hastalığı.
yüncü hastalığı,
Bacillus anthracis sporlarının nefes yollarında meydana getirdiği hastalık.
Noun
bulaşıcı hastalık: çiçek vb. gibi eskiden bedende mayalanma sonucu meydana geldiği sanılan hastalık.
bir hastalığı pisliğe atfetmek
Verb
koroner kalp hastalığı
Noun, Medicine
korona virüsü vakası
Noun, Virology
korona vakası
Noun, Virology
mesleki hastalıklar listesi
bulaşıcı bir hastalığın kökünü kazımak
Verb
bir hastalığı zamanında tedavi etmek
Verb
Şap Enstitüsü Müdürlüğü
Noun, Organizations