haksız rekabet
Noun, Civil Law
muhtemel olmak, … olabilmek.
This entry bids fair to win first prize.
bir fuarda yiyecek içecek satma yeri gibi ayrılan yer
yıllık panayır, çiftlik ürünleri ve hayvan panayırı.
uluslararası ticaret fuarı
fuara katılmak için aday olmak
Verb
dostça konuşmak, yaklaşıp söz açmak.
belli bir alanda sınırlı fuar
meslek fuarı
Noun, Management
mesleki fuar
Noun, Management
bâtıllıklar fuarı (Bunyan'ın Hac Yolunda adlı eserinde adı geçen Vanity şehrindeki sergiye izafeten).
sigorta edilebilecek riskler
Noun
adalet ve nisfete uygun değer
(beyzbol) saha içinde kalan top.
(alıp kaçmayacağını işaret ederek) futbol topunu yakalama.
neşren hakaret suçu ile ilgili olarak kullanılan bu deyim yazarın adı doğru olmasa da yazdığının doğruluğuna
içten inanıldığını ifade eder
eşit şartlar altında rekabet
adil rekabet
Noun, Competition Law
müflisin satmış olduğu bir malın gerçek değerine tekabül etmeyen bir bedel olmakla birlikte dürüst ve
iyi niyetle yapılan bir satış sonucunda alınan b
tıpkı-kopya, aslına uygun kopya.
Noun
temiz kopya, düzeltildikten sonra temize çekilmiş nüsha.
Noun
kardeş payı! herkes eşit hisse alsın! (Haksız muameleden şikâyet ederken söylenir).
peki, kabul, uygun, münasip.
“You can stay here overnight.” “That's fair enough.”
kabul, mutabıkız, pekâlâ, anlaştık.
(a) avlanması sakıncasız hayvanlar, (b) meşru hedef, sözle hücum edilebilecek kimse.
A politician is a fair game for everyone: Politikacılar herkes için meşru hedeftir.
evi satarken/kiraya verirken ırk farkı gözetmeme.
Noun
tarafsız jüri üyelerinden oluşan mahkeme
muayyen bir şeyin muayyen zamandaki piyasa değeri
dürüst/âdil/insaflı/tarafsız davranış/muamele, tarafsızlık, hakkaniyet, hakşinaslık.
Noun
kurallara uygun oynanan oyun.
Noun, Sports
ticaret ve rekabetin dürüst ve hakkaniyetle yapılması
sigorta edilebilecek riskler
Noun
icra marifetiyle açık artırmalı satış
usulüne göre yapılan icra yoluyla satış
cinsi lâtif, kadın(lar).
Noun
cinsi lâtif, kadınlar.
sterner sex: erkekler.
dürüst/tarafsız/âdilâne davranış.
Noun
özü sözü doğru, açık konuşan, doğruyu söyleyen doğru sözlü.
tenzilatsız satış, taban fiyat anlaşmasına uyan ticaret.
Noun
(US) dikey fiyat oluşturma
adil yargılanma
Noun, Law
hakkaniyete uygun yargılanma
Noun, Law
bir malın ihraç edildiği memleket tarafından vergilendirmek amacıyla değerinin saptanması
piyasa değeri üzerinden değerlendirme
gerçeğe uygun değer
Noun, Accounting
piyasa değeri
Noun, Accounting
uygun ve adil ücretler
Noun
ücrette adalet
Noun, Employment
bir liman ya da ırmakta gemilerin kullandığı şamandıralarla işaretlenmiş derin su yolu
oldukça iyi durumda olmak
Verb
uygun fiyat teklif etmek
Verb
muhtemelen başarı sağlamak
Verb
birine dürüst davranmak
Verb
kabul edilebilecek durumda
bir yazarın aslında doğru olmasa dahi yayımladığı şeyin doğruluğuna samimiyetle inandığı defisi
dürüst oynamaya çalışmak
Verb
(bilanço , Br) gerçek ve doğru görünüm