it is

  1. (o … dur).
    It's snowing. It's very interesting.
gerçekte, hakikatte, görülüyor ki, bu durumda, buna rağmen.
I thought things would get better, but
as it is, they are getting worse: İşlerin düzeleceğini zannetmiştim, fakat görülüyor ki büsbütün kötüleşiyor.
I should like to come, but as it is, I cannot: Gelmek isterdim, fakat bu durumda mümkün değil.
Cold as it is, I'll have a swim: Soğuk olsa da (soğuğa rağmen) yüzeceğim.
her kim olursa olsun
olduğu gibi, her nasılsa, pek iyi değilse de.
The food, such as it is, is abundant: Yiyecek pek iyi değilse de boldur.
olduğu gibi söylemek, gerçeği anlatmak.
en fenası ...
ortak kanıya göre
(belgelerle) sabittir, gerçektir.
It is a matter of record that nobody has ever failed this examination.
benim için bir zevktir.
zamanı geldi sayılır
konusunda mutabık kalındığı varsayılarak
(saat) sekiz buçuk
bir şeyi yapmak şart
nesnelerin doğası gereği olmak Verb
(gazete) öğrenildiğine göre
karşılıklı olarak mutabık kalındığı üzere
kanıma göre
öyle inanmak nıyorum ki
Hiçbir özelliği yok/Ne olduğu belirsiz.
artık ortada yok, yerinde yeller esiyor.
şimdi sırası değil
yapılmaz, yakışık almaz.
mecburiyet yoktur
mümkün değildir
pek işe yaramaz
şikâyet etmek boşuna
faydası vardır
Benim elimden çıktı, elimde değil.
…iği açıktır Adverb
şüphesiz ki Adverb
... için henüz çok erken.
aslı faslı yok
aslı astarı yok
söylendiğine göre
rivayete/söylenildiğine göre
Ha bu, ha öteki; ikisi de aynı, farketmez; ha Ali kel, ha kel Ali.
konuşulur
Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
aslı yok
İstiyorsan senin olsun/Dilediğin zaman senindir.
son haddine kadar.
ne olursa olsun
Bu, kayıp sayılmaz.
acaba doğru mu ?
değersiz, kıymetsiz, beş para etmez, kâğıdı kadar bile değeri yok.
hizmete alınınca
doğru olduğu varsayımına dayanmak Verb
tuhafı şu ki
uzun lafın kısası, … Noun
kabil oldukça
acaba gitmeli mi , gitmemeli mi ?
(İşte) gene başladı!
Nasıl oluyor da … ?
Nasıl gidiyor?
Nasıl oluyor da ...?
Kaç para?
Ne kadar?
müthiş, muazzam, dehşetli, görülmemiş derecede, hem de nasıl.
“Isn't it very cold today?” “Is it ever!”
“Bu gün çok soğuk, değil mi?” “Hem de nasıl!”
Is it ever big! Amma da büyük ha!
alemi var mı ?
Değer mi?
Kim olursa olsun.
Öyle işte.
hastalık, bilhassa iltihap/yangı bildirir:
bronchitis, peritonitis, gastritis, neuritis.
-
itises: “ … hastalığı, -den ilerigelen hastalık”:
vacationitis.
düşkünlük/iptilâ belirtir:
televisionitis.
müstait, meyyal, mütemayil:
accidentitis.
aşırı taraftarlık:
educationitis.
“-lik, bir niteliğe fazlasıyla sahip olma”:
big-businessitis: büyük iş adamlığı.
?: Neye yarar?
What's cooking?: Ne haber? Ne var ne yok?
What for?: Ne için? Ne biçim?

what did he do that for? Bunu niçin yaptı?
What about: Ne dersiniz? ne buyurulur?ne olacak?
What about a game of tennis? Tenis oynayalım mı, ne dersiniz?
What about the others: Ya ötekiler ne olacak?
what next? Bundan sonra ne var?
what next!: Daha neler!
Well, what of it: Olsun, ne çıkar? Ne fark eder? Vız gelir!
I'll show you what's what! Dünyanın kaç bucak olduğunu sana gösteririm.
what though we are poor: Fakirsek ne çıkar?
what-d'ye call-'em/-him/-her/-it: adı ne idi? (Adı hatırlanmaya bir şeyi/kimseyi anlatırken kullanılır).
I saw Mr. what-him: Şeyi gördüm.
what chamacallit
k.d. şey, zırıltı, zımbırtı.
No matter what : Ne olursa olsun.
What's with him:
argo nesi var? Ona ne oluyor?
(Do you) know what? Haberin var mı? Biliyor musun?
what's it to you? Sana ne?
neye yarar ?
neye yarar ki?
Ne var?
Kaç para eder?
Nedir? Sentence, Language-Literature
Saat kaç?
Saat kaç?
Kim o?
kimin sırası ?