laugh

  1. Verb gülmek.
    to laugh at a joke. The jokes made everyone laugh. He was so amusing he soon had them all
    laughing at him.
    to laugh immoderately/uproaringly: gülmekten katılmak.
    to laugh till one cries: gözünden yaş gelinceye kadar gülmek.
    Don't make me laugh: Güleyim bari!
  2. Verb sevinmek, eğlenmek, sevinç ifade etmek.
  3. Verb (sırtlan vb.) güler gibi ses çıkarmak.
  4. Verb gülerek/kahkahalarla ifade etmek.
  5. Verb gülme, gülüş, hande, kahkaha.
    We had a good many laughs over his foolishness. They all joined in the
    laugh.
    with a laugh: gülerek.
  6. Verb şaka, lâtife.
    to do something for a laugh: şaka olsun diye (bir şey) yapmak.
birisinin haline gülmek.
içinden/bıyık altından/kıs kıs gülmek.
laugh in someone's face: birine karşı saygısızlık/küstahlık
göstermek, hiçe saymak, kıymet vermemek.
kıs kıs gülmek Verb
bıyık altından gülmek Verb
gizliden gizliye gülmek/alay etmek, bıyık altından gülmek.
birisini bozmak, rezil etmek, elâleme kepaze etmek, gülünç düşürmek.
katılasıya/katıla katıla gülme, gürültülü kahkahalarla gülme/gülüş. Noun
çok gülünç/güldürücü/komik, insanı gülmekten bayıltan.
zoraki gülmek Verb
zorla kahkaha atmak Verb
kendini kahkaha atmaya zorlamak Verb
zoraki kahkaha atmak Verb
zorla gülmek Verb
en sonunda başarıya/zafere ulaşmak.
güldürtmek Verb
kahkahalarla gülmek.
zoraki gülmek.
zoraki gülmek.
herkesi güldürmek.
gülmek Verb
(a) alay etmek, alaya almak, gülünç düşürmek, (birine) gülmek.
It is unkind to laugh at a person who
is in trouble: Başı dertte olan bir kimseye gülmek ayıptır.
There is nothing to laugh at: Gülünecek bir şey yok!
I am afraid of being laughed at: Gülünç düşmekten (elâleme kepaze olmaktan) korkarım. (b) gülüp geçmek, önem vermemek, umursamamak, ciddiye almamak, hafifsemek, istihfaf etmek.
güçlükler karşısında gülmek Verb
gülüşmek Verb
bir şeyle alay etmek Verb
bir şeye gülmek Verb
gülüşle sorunu kapatmak Verb
gülerek geçiştirmek/uzaklaştırmak/yok-etmek/bertaraf etmek, gülerek meseleyi kapatmak, işi şakaya vurmak.

laugh away someone's fears or doubts: korkuyu/şüpheyi gülerek dağıtmak/geçiştirmek.
: gülerek susturmak, istihfafla karşılamak.
to laugh down a proposal: bir teklifi alaya alarak akamete uğratmak.
katıla katıla gülmek
yürekten kahkaha atmak Verb
kahkaha atmak Verb
alaya almak, gülünç düşürmek, alay etmek, eğlence yerine koymak.
laugh sth off: şakaya vurmak,
önem vermemek, hafifsemek, aldırış, etmemek, hiçe saymak, gülerek geçiştirmek.
He laughed the matter off: Meseleyi gülerek geçiştirdi.
güldükten sonra pişman olmak Verb
küçük düşürmek, alaya almak, istihza/alay etmek.
gülüşmek Verb
gülme sesleri kaydedilmiş ses bandı
birisini bozmak, rezil etmek, elâleme kepaze etmek, gülünç düşürmek.
başkalarını küçük düşürmeye çalışanla alay etmek.
(or
out of)
the other (wrong) side of one's mouth (or
face): güldüğüne pişman olmak,
başarı/sevinç beklerken hayal kırıklığına uğramak.
I'll make him laugh on the wrong side of his face/mouth: Ben ona gülmeyi gösteririm/onu güldüğüne pişman ederim.
anlatıp gülmek.
nefretle karşılamak, rezil etmek, kepazeye çevirmek, alay konusu yapmak.