most

English-Turkish Translation

  1. Adjective en çok, en fazla, en ziyade.
    the most votes: oyların en çoğu.
    the most money: en çok para,
    paranın en çoğu.
    The storm did most damage to the houses on the edge of the cliff. Which is most: 10, 20 or 40?
  2. Adjective çoğunlukla, ekseriya, birçok hallerde, çoğu (hallerde).
    most exercise is beneficial.
  3. Adjective pek çok, hemen hemen hep(si).
    I visited most (of the) countries in Europe: Avrupa ülkelerinin
    pek çoğunu gezdim.
    most of his time is spent travelling: Vaktinin çoğu seyahatte geçiyor.
  4. Noun (en) büyük miktar/sayı/kısım, en yüksek derece.
    most of it is true: Büyük kısmı/çoğu doğrudur.

    I finished most of the work: İşin büyük kısmını bitirdim.
  5. Noun çokluk, çoğunluk, ekseriyet, kısmı küllî.
    most of his writing is rubbish: Yazdıklarının çoğu saçmadır.
  6. Noun en fazla.
    The most this room will sit is 150: Bu salonda en fazla 150 kişi oturabilir.
    the
    most one can hope for: insanın en fazla umabileceği şey.
  7. Noun insanların çoğunluğu, ekseri kimseler, çoğu kimse.
    to be happier than most: çoğu kimselerden daha
    mutlu olmak.
    most people think so: Çoğu kimse böyle düşünüyor.
  8. Noun azami derecede.
    to make the most out of sth: (a) bir şeyden azamî derecede yararlanmak.
    It's
    a lovely day, let's make the most of it: Bu güzel günü kaçırmayalım (Bu güzel günden mümkün olduğu kadar yararlanalım).
    We haven't much fuel, we must make the most of it: Yakıtımız az, idareli kullanmalıyız. (b) son derece önem vermek, önemini abartmak/izam etmek.
    make the most of a story: bir hikâyeyi ballandıra ballandıra anlatmak.
  9. Adverb (ikiden fazla heceli sıfat ve belirteçlerden önce) en (fazla/ziyade/büyük/çok).
    This is the most comfortable
    hotel in town: Şehrin en konforlu oteli budur.
    She was the most beautiful girl I 've ever seen: Şimdiye kadar gördüğüm kızların en güzeliydi.
    That was the most difficult question. NOT: Bu anlamda
    most belirteci duygu, düşünce vb. gibi manevî değerler belirten sıfat ve zarflarla kullanılır, maddî bir nitelik için kullanılmaz. Örneğin
    most attractive, most convincing, most persuasive, most certainly vb.'denir, fakat

    most tall, most quickly     denmez.
  10. Adverb hemen hemen, aşağı yukarı, yaklaşık olarak.
    We go there most every week: Hemen hemen her hafta oraya gideriz.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

make the most of one's resources
olanaklarından azami fayda elde etmek Verb
most economically advantageous tender (MEAT)
ekonomik açıdan en avantajlı teklif Noun, Contracts
spend most of one's life in politics
hayatının büyük kısmını politikada geçirmek Verb
touch on one's most sensitive spot
can damarına basmak Verb
turn one's hand to most jobs
eli her işe yatkın olmak Verb
at most
en çok, olsa olsa.
at most
olsa olsa, en ziyade, en fazla, -den fazla değil, haydi bilemedin, taş çatlasa.
Our food supply will
last only two months or, at the most, three: Yedek erzakımız en fazla iki, haydi bilemedin (taş çatlasa) üç ay yeter.
She is at most 25 years old: Olsa olsa/en fazla 25 yaşındadır.
The repairs to your car will cost $90 at the most: Arabanın tamiri 90 dolardan fazla tutmaz.
at the most
olsa olsa, en ziyade, en fazla, -den fazla değil, haydi bilemedin, taş çatlasa.
Our food supply will
last only two months or, at the most, three: Yedek erzakımız en fazla iki, haydi bilemedin (taş çatlasa) üç ay yeter.
She is at most 25 years old: Olsa olsa/en fazla 25 yaşındadır.
The repairs to your car will cost $90 at the most: Arabanın tamiri 90 dolardan fazla tutmaz.
at the very most
pek pek
bidding most
en yüksek fiyat veren
lower most
en aşağı
mid most
en ortada olan
mid most
tam ortadaki
-most
“en, en çok, en fazla/ziyade, azamî vb.”.
ör.: foremost, utmost, innermost, outmost, topmost Suffix
read most
en çok okunan
rear most
en geri
the one that bids most
en yüksek fiyatı teklif eden
top most
en üstteki
most …s
…'lerin büyük kısmı Noun
most certainly
elbette, muhakkak, mutlaka, şüphesiz.
I shall most certainly attend the meeting: Toplantıya mutlaka geleceğim.
most diligent party
ilk harekete geçen taraf Law
most favoured nation
en fazla tercihe şayan ülke
most favoured nation (MFN)
en çok kayrılan ulus
most favoured nation clause
diğer ülkelere tanınan kolaylıkları anlaşmayı imzalayan ülkeye de sağlayan şart
most important
temel
most important
en önemlisi Adverb
most importantly
en önemlisi Adverb
Most importantly,
En önemlisi,
most objectionable person
tahammülü güç kişi
most of
çoğu
most of all
üstelik, bilhassa.
most of the time
ekseri
most of the time
çoğu zaman
most prized possession
en kıymetli şey Noun
most prized possession
en değerli eşya Noun
most probably
büyük olasılıkla Adverb
most probably
büyük ihtimalle Adverb
most probably
büyük bir olasılıkla Adverb
most probably
çok büyük bir ihtimalle Adverb
most read book
en çok okunan kitap
most recent employer
en son çalışılan yer
most recent issue of a newspaper
bir gazetenin son nüshası Noun
most recent technology
son teknoloji Noun
most sensitive point
can damarı
most significant digit
en büyük belirtici sayak: bir sayının en solundaki sayak/rakam.
kıs.:
MSD. least significant digit Noun
most sincerely
gönülden
most useful invention
çok yararlı buluş
most valuable player
en değerli oyuncu Noun, Sports
most well-known
en meşhur Adjective
most well-known
en tanınmış Adjective
most widely-accepted
en makbul Adjective
most widely-accepted
en çok kabul gören Adjective
most widely-circulated
en yüksek tirajlı Adjective
most widely-cited
en çok atıfta bulunulan Adjective
most widely-known
en çok bilinen Adjective
most widely-known
en meşhur Adjective
most widely-known
en bilinen Adjective
most widely-read
en çok okunan Adjective
most widely-recognized
en çok tanınan Adjective
most widely-recognized
en tanınmış Adjective
most widely-recognized
en bilinen Adjective
most widely-spoken language
en çok konuşulan dil Noun
most widely-used
en çok kullanılan Adjective
most widely-used
en yaygın Adjective
most willingly
canı gönülden
most willingly
canı yürekten
most, if not all, ...
neredeyse hepsi ...
most, if not all, ...
neredeyse tamamı ...
most, if not all, ...
tamamına yakını ...
(for most of a job) to be finished
kolaylanmak Verb
(for most of a job) to be finished
kolaylaşmak Verb
(remedy) most efficacious
bire bir
at a most inconvenient time
çok ters bir zamanda
at the most suitable time
kıvamında
be at sb's most vulnerable
birinin en zayıf yanı olmak Verb
be at their most delicate
çok nazik safhaya girmiş bulunmak Verb
be causing the most trouble on wages
en büyük sorunu ücretler konusunda çıkarmak Verb
deal with the most urgent things
en acil şeylerle uğraşmak Verb
finish most of a job
kolaylamak Verb
for the most part
genellikle, genel olarak, umumiyetle, ekseriyetle, başlıca.
for the most part
çoğunlukla, ekseriya, ekseriyetle, çok defa, en çok, esas itibarıyla.
The attempts were for the most part unsuccessful.
get the most out of
en etkin bir biçimde kullanmak Verb
get the most out of
bir şeyin en iyisini elde etmek Verb
His most gracious Majesty
Haşmetmaab Kral Hazretleri.
Her gracious Majesty Queen Elizabeth.
in most cases
Birçok hallerde ekseriyetle, ekseri ahvalde.
in the estimation for most people
çoğu kimsenin gözünde
make most of sth
bir şeyden azami yararlanmak Verb
make the most of
mümkün olduğu kadar yararlanmak/fayda/çıkar sağlamak, kendine yararlı hale getirmek.
make the most of a situation
durumdan elden geldiği kadar yararlanmak Verb
make the most of an opportunity
bir fırsattan azami yararlanmak Verb
next most recent …
bir sonraki ilk … Adjective
on most moderate terms
çok elverişli şartlarla
persist in most areas
(sis) birçok bölgelerde kalıcı olmak Verb
the most favoured nation
en çok gözetilen ulus
the most favoured nation clause
en çok gözetilen ulus kuralı
the most favoured nation clause
en çok kayrılma kotulu
the most recent
son Adjective
the most recent …
en yeni … Noun
the most up-to-date …
en yeni … Noun
the most widely read paper
en çok okunan gazete
the Most High
Cenabı Hak, Ulu Tanrı.
English-Turkish phrases from Zargan's own database