nail

  1. çivi, mıh.
  2. çiviye benzer nesne.
  3. tırnak.
  4. toynak, hayvan tırnağı.
  5. kumaş ölçüsü: 5.7 cm veya 2.25 inç.
  6. çivilemek, mıhlamak, çivi çakmak.

  7. nail up: çivi ile tutturmak/tespit etmek/kapatmak.
    He nailed the box up. He nailed the wines to the wall.

  8. nail down: (a) sağlamlaştırmak, güvence altına/garantiye almak, sağlama bağlamak, teminat altına
    almak.
    to nail down a contract. (b) tespit etmek, sabitleştirmek.
    nail down the windows.
  9. sımsıkı bağlamak/tutmak, yerinden kımıldatmamak.
    Terror nailed him to the spot. The clerk nailed to his counter.
  10. tutmak, yakalamak, enselemek.
    He nailed me on my way to lunch.
  11. (yalanı) meydana çıkarmak, açığa/yüzüne vurmak.
  12. vurmak, tam isabet ettirmek.
    He nailed him in the head with a rock: Taşla başına vurdu.
  13. çalmak, hırsızlamak, araklamak.
    to nail an apple.
  14. (bir konu/cisim üzerinde) teksif etmek/toplamak, (gözünü) dikmek/ayırmamak.
    nailing his eyes on the crack.
mezarını kendisi kazmak, ömür törpüsü olmak, üzüntü veya içki ile ölümünü yaklaştırmak.
bir kimseyi mahvedecek şey.
felaket sebebi, mahvına sebep olan şey.
bildiğinden şaşmamak, fikrinden dönmemek, direnmek, kafasının dikine gitmek, azim ve sebat göstermek.

During the election campaign the candidate nailed his colors to the mast on the question of civil rights: Seçim kampanyası esnasında aday, medenî haklar konusundaki fikrinde direndi.
gözlerini bir şeye dikmek Verb
ölmüş gitmiş
sandal çivisi. Noun
sandık çivisi. Noun
clout ile ayni anlama gelir. düz başlı çivi.
sigara.
mıh, çivi, döşemeci çivisi. Noun
iri başlı çivi
çok şiddetle dövüşmek Verb
bütün gücüyle mücadele etmek, canını dişine takıp savaşmak.
tırnak
yuvarlak başlı süs çivisi.
temel çivisi
mıh
(a) hemen, derhal.
pay cash on the nail: hemen/peşinen (nakden) ödemek, (b) söz konusu.
hemen ödemek Verb
peşin (zamanında) ödemek Verb
vidalı çivi. Noun
olanca gücü/bütün kuvvetiyle, canını dişine takarak.
fight tooth and nail.
süslü başlı sandık çivisi.
manikür salonu Noun, Personal Care-Hygiene
manikürcü Noun, Personal Care-Hygiene
tırnak fırçası. Noun
tırnak bakımı Noun, Medicine
tırnak makası Noun, Personal Care-Hygiene
çıtçıt Noun, Medicine
çıtçıt tırnak makası Noun, Medicine
tırnak makası Noun, Personal Care-Hygiene
çivi ile kapatmak Verb
garantiye almak Verb
bir suçluyu yakalamak Verb
büyük bir parayı (bir şeye) bağlamak Verb
file ile ayni anlama gelir. tırnak törpüsü.
tırnak törpüsü. Noun
çivi tabancası Noun
çivi başı
bu benim ölümümü daha da yaklaştırır
çakmak Verb
tırnak cilâsı. Noun
tırnak sedefi Noun, Diseases
tırnakta sedef hastalığı Noun, Diseases
kerpeten, kıskaç. Noun
tırnak makası. Noun
çivi-gömen: çiviyi yüzeyden derine çakmaya yarayan alet. Noun
birine sözünü tutturmak Verb
birinin ölümüne neden olmak Verb
(a) çiviyi iyice çakmak, (b) iddiayı kanıtlamak.
tam üzerine basmak Verb
(yerden göğe kadar haklı olmak, (fikir/söz/karar) isabetli/yerinde olmak, tam bilmek, tam isabet ettirmek.

The solution he proposed hit the nail on the head: Önerdiği çözüm çok isabetli idi.
taşı gediğine koymak, tam isabetli/yerinde söz söylemek, tam doğrusunu söylemek/yapmak.
birbirine çivileme
  1. sb who attains
  2. gains
  3. or receives
fulfilment
fulfillment Noun
to fulfilll Verb
to attain Verb
to fulfill Verb
to reach one's aim Verb

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İstediği şeye ... murâdına eren