block

  1. Noun, Textile Industry kalıp
  2. Noun kütük.
    butcher's block: kasap kütüğü.
    He's a chip off the old block: Babasının oğlu (Hık demiş burnundan düşmüş).
  3. Noun beton tuğla, beton vb.'den yapılmış ve yapıtaşı olarak kullanılan içi boş blok.
    a wall made of concrete
    blocks: beton tuğlalardan örülmüş bir duvar.
  4. Noun çocuk oyuncağı olarak plastik, tahta vb.'den yapılmış küp.
  5. Noun kalıp.
    a hat block: şapka kalıbı.
  6. Noun takoz, kalas, tahta/kaya vb. parçası.
  7. Noun, Printing klişe, kalıp.
  8. Noun idam sehpası.
    Mary Stuart went bravely to the block: Mary Stuart idam sehpasına cesaretle ilerledi.
  9. Noun müzayede masası.
    to put on the block: açık artırmaya çıkarmak.
    One lot of paintings to be put on the block.
  10. Noun, Machines makara takımı.
    block and tackle: palanga düzeni.
  11. Noun engel, mania.
    His stubbornness is a block to all my efforts: Onun inatçılığı bütün gayretlerime engel oluyor.
  12. Noun tıkanıklık, tıkanma, engellenme.
    Traffic block lasted several hours: Trafik tıkanıklığı saatlerce sürdü.
  13. Noun, Pathology tutukluk, tıkanıklık.
  14. Noun, Sports karşılama, önleme, durdurma.
  15. Noun deste, demet, tomar.
    a large block of theater tickets: büyük bir deste tiyatro bileti.
    block
    booking: toptan kirala(n)ma.
  16. Noun (a) iki sokak arasındaki bina topluluğu, blok.
    She lives on my block. He lives 3 blocks away.
    (b) ardışık iki sokak arasındaki uzaklık.
    We walked two blocks over.
  17. Noun iş hanı, bina bloku: birçok daire, dükkân, mağaza vb. içeren büyük bina.
    take a stroll around the
    block: binanın etrafında gezinmek.
  18. Noun (borsada) bir defada satılan çok sayıda hisse senedi, bono, vb..
  19. Noun, Information Technology (a) öbek: teknik ya da mantıksal nedenlerle bir birim gibi düşünülen ve işlem gören tutanak dizgisi.

    block length: öbek uzunluğu.
    block transfer: öbek gönderimi. (b) işlevsel çizenek üzerinde bir işlemi, yöntemi vb. belirten simge.
    block diagram: işlevsel çizenek. (c) makinenin yapacağı işlemi bildiren sözcükler topluluğu.
  20. Noun, Railways işaretleşme bölümü.
  21. Noun (pulculukta) blok: birbirinden ayrılmamış kare teşkil eden dört pul.
  22. Noun mankafa, aptal, ahmak.
  23. Noun, Psychology tutukluk: âni heyecan vb. nedeniyle konuşma ve düşünme yeteneğini yitirme.
    have a block: (dili)
    tutulmak, (zihni) durmak, düşünemez/konuşamaz hale gelmek,
    k.d. dut yemiş bülbüle dönmek.
    He has a block when it comes to math: Matematiğe geldi mi, dut yemiş bülbüle döner.
  24. Noun, Geology yanardağdan fırlayan kaya.
  25. Noun (Kanadada) henüz sürveyi yapılmamış uzak, vahşi arazi bölümü.
  26. Verb tıkamak.
  27. Verb kalıplamak.
    to block a hat: şapkayı kalıplamak.
  28. Verb, Theatre (a) bir piyeste aktörlerin hareket tarzını planlamak.
    Tomorrow we'll block act one. (b) sahne
    planı yapmak, dekorların yerini saptamak.
    We'll block the stage tomorrow.
  29. Verb
    block up: (yolunu) kapamak, engellemek, engel olmak, bloke etmek.
    to block up a passage:
    bir geçidi kapamak.
    to block one' way/exit: birinin yolunu/çıkışını engellemek.
  30. Verb, Pathology sinirlerde uyarım veya empülslerin geçişini engellemek.
  31. Verb, Sports önlemek, karşılamak, durdurmak, yasak edilmeyen hareketlerle karşı oyuncunun hareketlerini engellemek.

    to block the ball: topu karşılamak.
  32. Verb madene kabaca şekil vermek.
  33. Verb, Electronics elektron tübünün ıskarasına fazla bir negatif gerilim uygulayarak anot akımını sıfıra indirmek.
  34. Verb, Psychology (zihni/dili) tutulmak, konuşamaz/düşünemez hale gelmek.
hisse senetleri paketini piyasaya sürmek Verb
sinir blokajı Noun, Medicine
sinir bloklama, bloklama, bloklamak, sinir bloku, sinir bloğu Noun, Medicine
kalıp
apartman
bee ile ayni anlama gelir. payanda desteği.
fren takozu
tekerlek baskı takozu
briket
yapıtaşı. Noun
mesnet, dayanak.
Those facts are the building blocks of his arguments. Noun
et kütüğü Noun, Food-Kitchen
yük makarası
sıkışık
kütük
cüruf tuğlası/briketi.
ada, blok, kesişen sokaklarla ayrılan arsa.
emniyet takozu
(Br) renkli klişe
komünist blok
beton blok
bakır klişe
(Br) bakır klişe
bloknot
ortak bir para tabanı kullanan devletler (İngiliz Sterlini'nin Büyük Britanya ile şimdiki ve eski sömürgelerinde kullanılması
ortak bir para tabanı kullanan devletler
yapraklı takvim
tampon
tahrip kalıbı Noun, Military
dolar bloku
paralarını dolara göre ayarlayan ülkeler
dış ticaret işlemlerini dolara göre yapan ülkeler
resim kâğıdı bloku
şahmerdan
motor bloğu Transport
bilgisayarın girdi (input) sırasından bir giriş veya bilgi biriminin yerleştirildiği bellek parçasıdır
epidural blokaj Noun, Medicine
epidural blok Noun, Medicine
(AT) para yılanı
ortak kambiyo kuru anlaşması
hareketli palanga makarası, çengelli makara. Noun
temel taşı
takoz masdarı
takoz masdarı
yürek durgusu: karıncık ve kulakçıkların düzensiz/koordinasyonsuz çalışması sonucunda bedende yeteri
kadar kan dolaşmaması hali.
Adams-Stokes disease ile ayni anlama gelir.
Noun
mürekkep taşı
girdi bloku
girdi öbeği
ana blok: kardan yapılan eskimo evlerinde tavanı tıkamak için konulan büyük konik kar kütlesi. Noun
bıçak seti Food-Kitchen
laboratuvar binası Noun
satırı bloke etme
krank mili yatağı
metal klişe
en küçük klişe
binek taşı
bitaraf ülkeler
işhanı
orijinal klişe
şaft kovanı.
plastik klişe
fotomekanik klişe
palanga
deliklerinden halat geçen tahta.
bloknot
çizgi
çengelli makara tertibatı. Noun
(pist yarışlarında) çıkış takozu
sterlin bloku, paralarını İngiliz lirasına göre ayarlayan ülkeler.
engel, mânia, ket, aksa, çaparız. Noun
swage ile ayni anlama gelir. kalıp takozu/kütüğü.
fırdöndülü palanga.
palanga
tint ile ayni anlama gelir. zemin rengi.
ticaret bloku
ticaret bloku
trafik tıkanılığı
trafik tıkanıklığı
tahta basma kalıbı. Noun
tahta kalıpla basılmış resim. Noun
yazar tıkanması Noun
defter
(Br) çinko klişe
bir adresi oluşturan satırların dikey olarak ve bir hizada yazıldığı adres şekli
hesabı bloke etmek Verb
grup rezervasyonu
klişe dolabı
yapraklı takvim
yaprakları koparılan takvim
büyük harflerle yazma
(radyo) selektör
öbek kopyalama Information Technology
öbek silme Information Technology
bloke şema
öbek diyagram
bloke edilmiş döviz
blok muafiyet Noun, Competition Law
toplu muafiyet Noun, Competition Law
blok muafiyeti Noun, Competition Law
grup muafiyeti Noun, Competition Law
döviz kuru dalgalanması
bir sokakta blok halindeki evlerin ön cephesi. Noun
blok aralığı
toplu bağış: Federal hükümetin eğitim, imar vb. için eyaletlere verdiği toplu tahsisat. Noun
içini doldurmak Verb
blok sigorta
türlü taşıt araçlarıyla çok sayıda ufak parçalar halinde sevkedilen birkaç
blok lâv, köşeli blok şeklindeki lâv Noun
blok uzunluğu
kalın harf: uçlarında ince çıkıntılar bulunmayan, hep aynı kalınlıkta çizgilerden oluşan harf. Noun, Printing
kitap harfleri Noun
küt harf
kalın harf
tahta harf
blok işareti
ana hesapların tali hesaplarla kontrol yöntemi
motor bloku
öbek taşıma Information Technology
müttefikler bloku
ittifak blokları Noun
bloke edilmiş kredi
sıra evler Noun
bloksuz ülkeler Noun
büyük takımlar halinde çıkarılan menkul değerler Noun
bir yatırım şirketinin halka
belli bir süre için sabit fiyat üzerinden menkul değer satması
örtme (negatif fotoğraf ya da baskısı üzerindeki bazı bölümleri maskelemek ya da ışık geçirmez boya ile boyamak yoluyla yok etmek Verb
kapatmak Verb
bastırmak Verb
radyo ve televizyon istasyonları tarafından ayrılan ve satışa çıkarılmayan yayın zamanı
rüzgardan devrilmek Verb
açık hava festivali: bir hayır işi için para toplamak gayesiyle trafiğe kapatılmış bir sokakta düzenlenen eğlence. Noun
parke taşı kaldırım
(marangozlukta) kaba rende. Noun
blok sigorta poliçesi
genel sigorta poliçesi
blok konumu
blok baskı: tahta veya madenî bloklarla basılan resim. Noun
tahta kalıp baskısı
kalem harf baskısı
blok programlama (televizyon ya da radyoda , birbirleriyle ilişkili programların aynı zaman bloku içinde sıralanması
blok planlama (televizyon ya da radyoda , birbiriyle ilişkili programların
göğüslemek Verb
öbek seçimi Information Technology
demiryolu blok işareti: demiryolunun belirli bir kesiminin uçlarına konulan sabit işaret. Noun
blok işaretleme.
(çek defteri) kuponu
blok sistemi
ortak bilet
saf kalay. Noun
borsada paket işlem
trafiği tıkamak Verb
tıkamak Verb
pencereyi örmek Verb
birlik olarak oy vermek Verb
bireysel olarak değil de iş-kollarında temsil ettikleri üyeler grubu olarak hareket eder
ticaret birlikleri kongresinde uygulanan bu yönteme göre oy kullananlar
öbek Information Technology
asfalt bloklu kaldırım
öbek yapı ilkesi
mücevher nakliye sigortası Noun
  1. Noun, Construction ada
ada numarası Noun, Construction