kil yatağı.
gravel pit: çakıl yatağı.
birinin kuyusunu kazmak
Verb
birinin kuyu sunu kazmak
Verb
sürekli masraf gerektiren mal, eşya, iş, vs.
Noun
havan mevzii
Noun, Military
açık maden ocağı işletmesi
araba içinde seyredilen sinema
(yerde hasıl olan) çukur, hendek, oyuk.
(üstü örtülerek gizlenmiş) tuzak çukuru.
(a) maden ocağı çukuru, ocak, kuyu.
pit bottom: kuyu dibi.
pit cage: kuyu kafesi.
pit prop: ocak direği.
pit top: kuyu başı. (b) kömür madeni damarı, (c) kömür madeni.
gayya kuyusu, cehennem çukuru.
pütür, (düz bir yüzey üzerindeki) girinti/oyuk/çukur.
Glass flawed by pits.
vücuttaki doğal çukurluklar.
armpit: koltuk altı.
the pit of the back: sırt çukuru.
çopur, çiçek hastalığının yüzde bıraktığı çukurluk.
emtia borsasında bir çeşit mala ayrılan bölüm.
the corn pit.
(a) tiyatroda orkestra arkasındaki bölüm, (b) orkestra bölümü.
Architecture
çekirdek (erik, kaysı, kiraz, şeftali vb. çekirdeği).
oto yarışında benzin doldurma ve tamir yeri.
çukurlaş(tır)mak, çukurlar açmak.
çopurlaş(tır)mak.
His face was pitted by chicken pox.
çukura gömmek/yerleştirmek, depolamak.
kışkırtmak, dövüşe teşvik etmek.
pit one against another: kapıştırmak, birbiriyle dövüştürmek.
horozu dövüş yerine koymak.
(oto yarışında) benzin ikmali için durmak.
hızlı ve hafif adım sesleri gibi
birbirine karşı kışkırtmak
Verb
taşkömürü ocağı işletmeciliği
Gayya Kuyusu
Proper Name, Religion-Faith
iki rakibi kapıştırmak
Verb
kuyu hızarı, biri çukur yerde öbürü tepede duran iki kişinin kullandığı kereste hızarı.
Noun
(US) emtea borsası simsarı
çıngıraklı yılan
(Crotalidae): burun ve gözleri arasında ısıya duyarlı bir çukur olan birkaç tür zehirli yılan.
Noun
viper ile ayni anlama gelir. çıngıraklı yılan.
(a) hastalarına kötü muamele eden tımarhane, (b) yılan çukuru: son derece karışık/tehlikeli/içinden çıkılmaz durum/yer
silah mevzii
Noun, Military