(siyasî bir mevki için) adaylığını koymak.
kablonun tespit edildiği halka.
Noun
halka: düzlemdeki kapalı bir eğrinin düzlem dışındaki bir eksen etrafında dönmek suretiyle oluşturduğu dönel cisim.
Noun, Geometry
yıllık halka, yaş halkası: ağaçlarda biri ilkbaharda, öbürü yazın oluşan içiçe iki halka.
benzen halkası: benzenin molekül yapısını simgeleyen altıgen şeklinde, her köşesinde C ve H atomları
bulunan kapalı şekil. H atomu yerine başka gruplar gelerek benzen türevlerini oluşturur.
bir açık artırmada rekabeti önlemek amacıyla bir grup alıcı arasında imzalanan gizli sözleşme (amaç malı ucuza kapatmaktır
bu uygulama kanunen yasaktır
fiyatları yukarı çekmek ya da düşürmek amacıyla bir grup borsa simsarı ya da antika tüccarının bir arada hareket etmesi
(borsa) fiyatların yükseldiği durum
saat kadranı üzerinde saat rakamlarının yazıldığı yuvarlak.
simit şeklinde kahvaltı pastası.
peri izi: çayırlarda bazı mantarların oluşturduğu koyu yeşil ot halkası. Eskiden perilerin dansettikleri yer sanılırdı.
tekli havagazı ocağı.
Noun
yatay tutma düzeni: üzerine tutturulan pusula vb. gibi bir aleti daima yatay durumda tutacak şekilde
içiçe yerleştirilmiş üç çemberden ibaret düzenek.
Noun
yıllık halka, yaş halkası: ağaçlarda biri ilkbaharda, öbürü yazın oluşan içiçe iki halka.
politikacının adaylığını koyduğunu açıklaması
can simidi
Noun, Maritime Traffic
gün kuşağı: güneş ışığının havadaki buz prizmalarında yansıması sonucu ufka paralel olarak güneşin ortasından geçen beyaz kuşak.
Noun
gün kuşağı: güneş ışığının havadaki buz prizmalarında yansıması sonucu ufka paralel olarak güneşin ortasından geçen beyaz kuşak.
Noun
piston yayı/halkası, segman.
(ödüllü) boks alanı.
Noun
(alternatör vb.) halka, fırçaların sürtünerek akımı dışarı ilettikleri madenî bilezik.
Noun
(Br) müşterek bahisleri toplayan
anımsa(t)mak, hatırla(t)mak, hatırlar gibi olmak.
His name rings a bell: Adını hatırlıyorum.
That doesn't ring a bell: Onu hatırlamıyorum.
hatırla(t)mak, tanır/hatırlar gibi olmak.
That name rings a bell: Bu ismi hatırlıyorum.
bir madeni paranın kalp olup olmadığını denemek
Verb
perdeyi indirmek/kapatmak.
son vermek, sona erdirmek, bitirmek, hatime çekmek.
(fonları) korumak ya da garanti altına almak
Verb
(ay yüzeyinde etrafı duvar gibi dik) yüksek yayla/çukur ova, krater.
Noun
halkalı çıkrık/eğirme makinesi.
Noun
halka dişli, iç tarafı dişli halka.
Noun
inandırıcı olmamak, boş söz/palavra hissi vermek.
His promises always ring hollow: Onun vaitlerine asla inanılmaz.
(a) çan sesiyle karşılamak.
ring in the new year. (b) hile ile getirmek.
telefonda konuşmayı bitirmek, telefonu kapamak.
I'd better ring off now: the baby's crying.
kolyeli ardıçkuşu
(Turdus torquatus) .
Noun
halkalı yağmurkuşu
(Charadrius).
Noun
halkalı yılan,
(Diadophis): boynunda sarı-turuncu halka bulunan küçük zehirsiz yılan (K. Amerika).
Noun
birine telefon etmek
Verb
halkalı çıkrık/eğirme makinesi.
Noun
halkalı çıkrık/eğirme makinesi.
Noun
halka-benek: halka şeklinde sarı/morumsu lekeler şeklinde görülen bitki hastalığı.
Noun
isteğe uygun olmak, ihtiyaca cevap vermek.
This new book rings a bell with teenagers: Bu yeni
kitap çocukların ihtiyacına cevap veriyor.
(a) çanları (değişik sıra ile) çalmak, (b)
Brit. tavrını/tutumunu/bir işi yapış tarzını değiştirmek,
her türlü olanağı denemek, her çareye başvurmak.
birinin ölüm fermanını vermek
Verb
Londra Maden Borsası'nca benimsenmiş ticaret yapma yöntemi
yüksek sesle bağırarak ticaret yaptıkları
Noun
doğru/gerçek gibi gelmek.
His words rang true and I accepted his excuse.
(a)
Brit. telefon etmek, (b) (satış bedelini) kasaya kaydetmek, kasa makinesi ile yazmak.
başlamak, girişmek, (hizmete) açmak, küşat etmek.
yazarkasa fiyatı yazmak
Verb
yazar kasaya fiyatı yazmak
Verb
valiliğe talip olmak
Verb
elmas yüzük etkisi: tam güneş tutulmasından hemen önce ve sonra ayın bir noktasında çok parlak bir benek görülmesi olayı.
yıldız/halka ağ
Information Technology
simgeli halka ağı
Information Technology
Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği
Proper Name, Cinema