insanın idrakinin ötesinde olmak
Fiil
bütçesi müsaade etmemek
Fiil
birinin kavrayışı ötesinde olmak
Fiil
bir kimsenin anlayamayacağı/kavrayamayacağı, akla sığmaz, akıl almaz/ermez, anlaşılması olanaksız.
bir kimsenin yetkisi içinde olmak/olmamak.
It falls beyond my cognizance: Benim yetkim dışındadır/beni ilgilendirmez.
zorunlu olduğundan fazlasını yapmak
Fiil
birinin talimatı dışına çıkmak
Fiil
talimatının dışına çıkmak
Fiil
gelir inden fazla harcamak
Fiil
maddi olanakların elvermiyeceği şekilde yaşamak
Fiil
(a) bilgi ve yeteneği dışında.
I'm out of my depth when it comes to mathematics. (b) (su) boyunu
aşan.
get out of one's depth: (i) su boyunu aşmak, suda ayağı yerden kesilmek; (ii) yetkisi dışına çıkmak.
kişinin kendi yetki sınırları dışına çıkması
uzak, sapa, metruk (yer),
k.d. cehennemin dibi.
çok ötesinde, kat kat üstünde.
Far beyond the forest: Ormandan çok ötede.
It's far beyond what I can afford: Bu takatimin (maddî olanaklarımın) kat kat üstündedir (Buna asla gücüm yetmez).
elinden geleni yapmak
Fiil
bir işin hakkını vermek
Fiil
daha fazlasını yapmak
Fiil
bir işi hakkıyla yapmak
Fiil
uzakta ve ulaşılması güç yer
öte, mavera.
the great beyond: ahiret, öteki dünya.
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
inanılamaz, inanılması olanaksız.
itiraz edilemeyecek şekilde
Zarf
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
sözle ifadesi imkânsız, sözle/kelimelerle anlatılamaz.
She was beautiful beyond expression: Sözle
anlatılamayacak kadar güzeldi.
son derece, hadden aşırı, ölçüsüz.
to be angry beyond measure: son derece öfkelenmek,
argo tepesi atmak.
anımsanamayacak kadar eski
sayısız, sonsuz, pek çok.
paha biçilmez, çok değerli/kıymetli.
suçun kesin olarak veya her türlü makul şüpheden uzak olarak kanıtlanmış olduğunu ifade eden deyim
suçun kesin olarak veya her türlü makul şüpheden uzak oarak kanıtlanmış ol
bir daha ele geçmeyecek şekilde kaybolmuş
tanınmayacak/inanılmayacak derecede.
The social structure has changed beyond recognition .
insan bilgisi sınırınin ötesinde
(a) yetkisi/salâhiyeti dışında, (b) (toplum düzenine vb.) aykırı.
Murder is an act outside the pale of society. (c) (nezakete/güvenliğe/insan haklarına vb.) aykırı.
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
(a) tartışılamaz, münakaşa götürmez, apaçık, bedihî, âşikâr.
The fact is beyond dispute. (b) kesin, son, kat'î, nihaî.
anımsanamaz, anımsanması/hatırlanması/geri getirilmesi olanaksız.
islâh edilemez, kurtarılamaz.
tanınmayacak derecede ...
Zarf
ne kadar övülse yeri olmak
Fiil
tartışmasız kabul etmiş olmak
Fiil
tahammül edilemiyecek nitelikte olmak
Fiil
eleştirilmek lecek yanı olmamak
Fiil
eleştirilecek yanı olmamak
Fiil
sözcüklerle anlatılamaz olmak
Fiil
insan yardımının ötesinde olmak
Fiil
birinin bilgisi dışında olmak
Fiil
bir kimsenin ufku ötesinde olmak
Fiil
birinin kontrolü dışında olmak
Fiil
bir kimsenin idraki ötesinde olmak
Fiil
birinin maddi olanaklarının ötesinde olmak
Fiil
birinin yetki alanı dışına çıkmak
Fiil
sabrı tükenmiş olmak
Fiil
insan bilgisi sınırının ötesinde olmak
Fiil
zihninin ötesinde olmak
Fiil
olmayacak hayaller kurmak
Fiil
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık
Sıfat, Hukuk
kesin olarak saptamak
Fiil
akıl sır erdirememek akılı sonradan gelmek
Fiil
birinin kontrolü dışına çıkmak
Fiil
sözleşmenin kapsamı dışına çıkmak
Fiil
gelişmeden kalmış olmak
Fiil
belli bir meblağın üzerinde kredi vermemek
Fiil
birşeyin ötesine ilerlemek
Fiil
birşeyin ötesine geçmek
Fiil
ilerleyerek birşeyi geçmek
Fiil
birşeyin ilerisine geçmek
Fiil
şüphe götürmeyecek şekilde kanıtlamak
Fiil
dayanılamayacak derecede tahrik etmek
Fiil
yaşından fazla göstermek iyordu
eşsiz, üstün, fevkalâde, eşi yok, emsalsiz, kıyas kabul etmez, mukayese edilemez.