1. öte(ye), öte(sin)de, … aşırı.
    beyond those trees you'll find his house.
    beyond the sea:
    denizaşırı ülkeler.
    at the back of beyond: dünyanın öbür ucunda, çok uzaklarda.
    That's (going) beyond a joke: İş şaka olmaktan çıkıyor/Bu şaka sınırını aşıyor.
  2. daha uzak(ta), ileride, ilerisinde.
    The school is beyond the hospital: Okul, hastanenin ilerisindedir.
  3. dışın(d)a, üstün(d)e, fevkin(d)e, dışın(d)a, -den başka, -in erişemeyeceği.
    beyond human comprehension:
    insan zekâsının erişemeyeceği.
    beyond endurance: tahammülün fevkinde (dayanılamayacak kadar).
    Injured beyond help: Tedavisi imkânsız şekilde yaralı.
    beyond belief: inanılmaz.
    beyond doubt: şüphe/su götürmez.
    beyond words: tarifi imkânsız, sözle anlatılamaz.
    It's beyond me: Buna aklım ermez/buna pes derim.
    a task beyond her abilities: yeteneği dışında bir iş.
    This work is quite beyond him: O bu işi beceremez.
    Maths is beyond me: Matematik benim kıvıracağım iş değil.
    beyond my reach: ulaşamayacağım yerde.
    beyond repair: tamiri imkânsız.
    beyond compare/all praise: fevkalâde iyi, her türlü takdirin üstünde.
    beyond one's hopes/one's wildest dreams: umduğundan daha fazla, her türlü umut ve hayalin üstünde.
    He lives beyond his means: Gelirinden çok harcıyor/aşırı lüks bir hayat sürüyor.
  4. üstün.
    wise beyond all others: üstün zekâlı.
  5. aşırı, daha fazla, (daha) sonra.
    Don't stay there beyond midnight: Gece yarısından sonraya kalma.

    She won't stay much beyond a month: Bir aydan daha fazla kalmayacak.
    beyond a certain date: belirli bir tarihten sonra.
    to stay beyond one's time: uzun süre kalmak, zamanını geçirmek.
insanın idrakinin ötesinde olmak Fiil
bütçesi müsaade etmemek Fiil
birinin kavrayışı ötesinde olmak Fiil
suda boyunu geçmek Fiil
kişinin yetkisi dışında
bir kimsenin anlayamayacağı/kavrayamayacağı, akla sığmaz, akıl almaz/ermez, anlaşılması olanaksız.
zorlayıcı nedenler İsim
bir kimsenin yetkisi içinde olmak/olmamak.
It falls beyond my cognizance: Benim yetkim dışındadır/beni ilgilendirmez.
zorunlu olduğundan fazlasını yapmak Fiil
birinin talimatı dışına çıkmak Fiil
talimatının dışına çıkmak Fiil
yetkisini aşmak Fiil
gelir inden fazla harcamak Fiil
maddi olanakların elvermiyeceği şekilde yaşamak Fiil
(a) bilgi ve yeteneği dışında.
I'm out of my depth when it comes to mathematics. (b) (su) boyunu
aşan.
get out of one's depth: (i) su boyunu aşmak, suda ayağı yerden kesilmek; (ii) yetkisi dışına çıkmak.
kişinin kendi yetki sınırları dışına çıkması
uzak, sapa, metruk (yer),
k.d. cehennemin dibi.
ötesine geçmek Fiil
aşmak Fiil
çok ötesinde, kat kat üstünde.
Far beyond the forest: Ormandan çok ötede.
It's far beyond what
I can afford: Bu takatimin (maddî olanaklarımın) kat kat üstündedir (Buna asla gücüm yetmez).
elinden geleni yapmak Fiil
bir işin hakkını vermek Fiil
daha fazlasını yapmak Fiil
kendini paralamak Fiil
bir işi hakkıyla yapmak Fiil
beklentileri aşmak Fiil
aşmak, öteye geçmek.
aşma
geçmek Fiil
üstün olmak Fiil
uzakta ve ulaşılması güç yer
öte, mavera.
the great beyond: ahiret, öteki dünya.
öteki dünya
dayanılacak gibi değil
tahammülü aşkın
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
ifade edilmeyecek
ifade edilemeyecek
tahminlerin ötesinde
hiç beklenmedik
hiç şüphesiz Zarf
hiç şüphe yok ki Zarf
inanılamaz, inanılması olanaksız.
itiraz edilemeyecek şekilde Zarf
karşılaştırılamaz
hesaplanamaz
tartışmasız
tartışmasız
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
sözle ifadesi imkânsız, sözle/kelimelerle anlatılamaz.
She was beautiful beyond expression: Sözle
anlatılamayacak kadar güzeldi.
son derece, hadden aşırı, ölçüsüz.
to be angry beyond measure: son derece öfkelenmek,
argo tepesi atmak.
anımsanamayacak kadar eski
sayısız, sonsuz, pek çok.
kuşkusuz, şüphesiz.
paha biçilmez, çok değerli/kıymetli.
suçun kesin olarak veya her türlü makul şüpheden uzak olarak kanıtlanmış olduğunu ifade eden deyim
suçun kesin olarak veya her türlü makul şüpheden uzak oarak kanıtlanmış ol
bir daha ele geçmeyecek şekilde kaybolmuş
tanınmayacak/inanılmayacak derecede.
The social structure has changed beyond recognition .
düzeltilmez
çaresiz
tamir edilemez halde
iradesi dışında
deniz aşırı
denizaşırı
insan bilgisi sınırınin ötesinde
ölçüsüz
normalin üstünde
(a) yetkisi/salâhiyeti dışında, (b) (toplum düzenine vb.) aykırı.
Murder is an act outside the pale
of society. (c) (nezakete/güvenliğe/insan haklarına vb.) aykırı.
kabul edilemez Sıfat
hiç kuşkusuz/şüphesiz, kesinlikle, şüphe yok ki.
öbür dünyada.
(a) tartışılamaz, münakaşa götürmez, apaçık, bedihî, âşikâr.
The fact is beyond dispute. (b) kesin, son, kat'î, nihaî.
anımsanamaz, anımsanması/hatırlanması/geri getirilmesi olanaksız.
islâh edilemez, kurtarılamaz.
tanınmayacak derecede ... Zarf
... seni aşar.
ne kadar övülse yeri olmak Fiil
tartışmasız kabul etmiş olmak Fiil
tahammül edilemiyecek nitelikte olmak Fiil
akıl almamak Fiil
tartışmasız olmak Fiil
eleştirilmek lecek yanı olmamak Fiil
eleştirilecek yanı olmamak Fiil
sözcüklerle anlatılamaz olmak Fiil
insan yardımının ötesinde olmak Fiil
birinin bilgisi dışında olmak Fiil
bir kimsenin ufku ötesinde olmak Fiil
birinin kontrolü dışında olmak Fiil
bir kimsenin idraki ötesinde olmak Fiil
birinin maddi olanaklarının ötesinde olmak Fiil
birinin yetki alanı dışına çıkmak Fiil
sabrı tükenmiş olmak Fiil
insan bilgisi sınırının ötesinde olmak Fiil
zihninin ötesinde olmak Fiil
olmayacak hayaller kurmak Fiil
hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık Sıfat, Hukuk
kesin olarak saptamak Fiil
akıl sır erdirememek akılı sonradan gelmek Fiil
birinin kontrolü dışına çıkmak Fiil
sözleşmenin kapsamı dışına çıkmak Fiil
şakadan çıkmak Fiil
sınırı aşmak Fiil
sınırı aşmak Fiil
gelişmeden kalmış olmak Fiil
belli bir meblağın üzerinde kredi vermemek Fiil
birşeyi geçmek Fiil
birşeyin ötesine ilerlemek Fiil
birşeyin ötesine geçmek Fiil
ilerleyerek birşeyi geçmek Fiil
birşeyin ilerisine geçmek Fiil
kati surette ispat
şüphe götürmeyecek şekilde kanıtlamak Fiil
dayanılamayacak derecede tahrik etmek Fiil
yaşından fazla göstermek iyordu
sınır aşmak Fiil
eşsiz, üstün, fevkalâde, eşi yok, emsalsiz, kıyas kabul etmez, mukayese edilemez.