Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. İsim batış
  2. güz
  3. sonbahar
  4. Fiil düşmek, sukut etmek.
    He slipped and fell on the ice. He fell into the river.
    He let the cup
    fall: Fincanı düşürdü.
    to fall (flat) on one's face: yüz üstü/yüzükoyun düşmek.
  5. Fiil dökülmek.
    The leaves are falling. An oath fell from his lips.
  6. Fiil (kar vb.) yağmak.
    The snow is falling fast.
  7. Fiil (diz) çökmek, (yere) kapanmak/kapaklanmak.
    to fall on one's knees. The child stumbled and fell.

    The bridge fell: Köprü çöktü.
  8. Fiil inmek, azalmak, (fiyat) düşmek.
    Stock prices fell. The temperature fell 10°. The production fell off because of strike.
  9. Fiil eksilmek, azalmak, hafiflemek, (ses vb.) kesilmek, (dibe) çökmek.
    The wind has fallen: Rüzgâr
    hafifledi.
    Her voice fell: Sesi kesildi.
  10. Fiil sarkmak, dökülmek, yığılmak, yığılıp kalmak.
    Her hair falls to her shoulders. He fell into bed exhausted.
  11. Fiil (gözlerini aşağı) indirmek/tevcih etmek.
    Her eyes fell. His eyes fell on a strange object.
  12. Fiil (ahlâken) düşmek, sukut emke.
    fallen woman: fahişe.
    fallen angel: cennetten kovulan melek.
  13. Fiil (şehir, kale vb.) düşmek, zaptedilmek, saldırgan eline geçmek, alınmak, zaptolunmak.
    The fort fell to the enemy.
  14. Fiil (uykuya) dalmak, (aşka/hastalığa vb.) tutulmak, duçar/giriftar olmak.
    to fall asleep/sick/silent.
    to fall in love.
    to fall into despair: ümitsizliğe kapılmak.
    to fall on bad times: sefalete düşmek.
  15. Fiil (savaşta) yaralanmak/ölmek.
    to fall in battle. The soldiers who fell in the last war.
  16. Fiil (hükümet, parti vb.) iktidardan düşmek, iktidarı kaybetmek.
    The party fell from power.
  17. Fiil (gece/karanlık/sükûnet vb.) bastırmak, çökmek, inmek.
    silence/night fell. When the night falls, the
    stars appear.
    Night is falling: Hava kararıyor/karanlık çöküyor.
  18. Fiil çıkmak, neşet etmek.
    Not a word fell from his lips: Ağzından tek kelime çıkmadı.
  19. Fiil rastlamak, isabet/tesadüf etmek, vaki olmak, vukua gelmek, çarpmak, vurmak.
    Christmas fall on Monday.

    fallen on the evil times: fena günlere rastlamış.
    The bomb fell on target: Bomba hedefe isabet etti/hedefi vurdu.
  20. Fiil (miras yolu ile vb.) düşmek, kalmak.
    The inheritance fell on the only living relative.
  21. Fiil (surat) asılmak, üzgün görünmek.
    His face fell at the bad news.
  22. Fiil inmek, alçalmak, alçalarak uzanmak.
    The field falls gently to the stream.
    The ground falls
    away to the river: Arazi nehre doğru iniyor/alçalarak uzanıyor.
    The road falls into the walley.
  23. Fiil (ışık, bakış vb.) isabet etmek, düşmek, vurmak, (göze) çarpmak, (göz) ilişmek.
    The light fall on my
    book.
    It falls on me to say: Söylemek bana düşer/söylemek zorundayım.
    His eyes fell upon me: Gözü bana ilişti.
  24. Fiil yıkılmak, çökmek.
    The bridge fell.
  25. Fiil (önemini/itibarını/mevkiini vb.) kaybetmek.
    The dictator fell from the people's favor.
  26. Fiil (hayvan) doğmak.
  27. Fiil (ağaç vb.) kesmek, devirmek, yıkmak.
  28. Fiil (aklına) gelmek/esmek.
    It fell into my mind to write you.
  29. Fiil (gayretle işe) başlamak/koyulmak.
    He fell to work.
  30. Fiil (ses kulağa) gelmek.
    Strange sounds fell on my ear: Kulağıma acayip sesler geldi.
  31. İsim düşüş, düşme, sukut.
    to have a fall: düşmek.
    without a fall: düşmeksizin.
    the fall of Man: İnsanlığın sukutu.
  32. İsim (a) yağış.
    a fall of rain/snow: yağmur/kar yağışı (b) yağış miktarı.
    a fall of 3 cm an hour.
  33. İsim (a) güz, sonbahar.
    in the fall: güzün, sonbaharda. (b) yaprak dökümü, dökülme.
  34. İsim yıkılma, çökme, inkıraz.
    The fall of Roman Empire.
  35. İsim düşüş yüksekliği/mesafesi.
    a long fall.
  36. İsim (a)
    gen.
    falls: çağlayan, şelâle, (b) akma.
  37. İsim iniş, meyil, eğim, yokuş aşağı, yamaç.
    a fall in the ground.
  38. İsim yere düş(ür)me/yık(ıl)ma.
    the fall of a person/building/tree etc.
  39. İsim sarkma.
    a fall of long hair.
  40. İsim günah işleme, fena yola sapma, ahlâken düşme.
  41. İsim (şehir/kale) düş(ür)me, zaptetme/zaptolunma, sukut.
    The fall of Paris.
  42. İsim (uygun) yer.
    The fall of an accent on a syllable.
  43. İsim (güreş) (a) rakibinin sırtını yere getirme, (b) maç, maçın bölümü.
    try a fall with someone: birisiyle güreşmek.
  44. İsim şapkanın arkasından sarkan tül.
  45. İsim (bkz: falling band ).
  46. İsim elbise fırfırı.
  47. İsim, Makine makara halatının kuvvet uygulanan kısmı.
  48. İsim (avcılıkta) (bkz: deadfall ).
  49. İsim bazı köpeklerin alınlarına/gözlerine dökülen uzun tüyler.
  50. İsim saç örgüsü.
  51. İsim fiyat düşmesi, ucuzlama.
  52. İsim şeref ve itibarını yitirme, gözden düşme.
  53. İsim (hayvanlarda) (a) doğum, (b) aynı mevsimde/zamanda doğan kuzuların sayısı.
  54. İsim kısmet, pay, hisse.
  55. Sıfat güz+, sonbahar+, güzlük, güze/sonbahara ait.
    a new fall coat.
  56. İsim geniş boyunbağı: 17'nci yy.'da erkeklerin kullandıkları kenarları dantelli boyunbağı.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

fall about one's ears
yıkılmak Fiil
fall about one's ears
tümüyle çökmek Fiil
fall back on one's reserves
rezervden yemeğe başlamak Fiil
fall back on one's reserves
rezervden yemeye başlamak Fiil
fall behind in one's studies
derslerde geri kalmak Fiil
fall behind with one's correspondence
yazışmaları birikmek Fiil
fall behind with one's payments
ödemelerinde gecikmek Fiil
fall behind with one's rent
kiralarını düzenli ödememek Fiil
fall behind with one's rent
kirasını ödemede gecikmek Fiil
fall behind with one's work
işinde geri kalmış olmak Fiil
fall behind with one's work
iş inde geri kalmış olmak Fiil
fall flat on one's face
kapaklanmak Fiil
fall flat on one's face
bir işi yüzüne gözüne bulaştırmak Fiil
fall flat on one's face
yere kapaklanmak Fiil
fall from one's position
mevkiini kaybetmek Fiil
fall in one's duty
görevleri arasında olmak Fiil
fall on one's feet
sıyrılmak Fiil
fall on one's feet
başarmak Fiil
fall on one's feet
talihli olmak Fiil
fall on one's feet
hep dört ayak üstüne düşmek Fiil
fall on one's feet
dört ayağı üstüne düşmek Fiil
fall on one's feet
hep ayak üstü düşmek Fiil
fall on one's neck
birinin boynuna sarılmak.
fall short in one's duty
görevini yerine getirmemek Fiil
fall short of one's a
hedefine ulaşamamak Fiil
fall short of one's target
hedefine ulaşamamak Fiil
fall to one's lot
birine kısmet olmak Fiil
fall to one's share
nasip olmak Fiil
fall within the scope of one's work
iş inin kapsamına girmek Fiil
fall within the scope of one's work
işinin kapsamına girmek Fiil
fall within/beyond someone's cognizance
bir kimsenin yetkisi içinde olmak/olmamak.
It falls beyond my cognizance: Benim yetkim dışındadır/beni ilgilendirmez.
fall/land on one's feet
dört ayak üstüne düşmek, uygunsuz koşullara rağmen başarmak, şansı yaver gitmek.
let fall a hint of one's intentions
niyetlerini çıtlatmak Fiil
(wrestling) fall
tuş
be on the fall
azalmak Fiil
buy on a fall
fiyatlar inmişken (hisse) satın almak Fiil
cargo fall
yük halatı
cargo fall
yük teli
cyclical fall
konjonktürün düşmesi
export fall
ihracatta düşüş
frc- fall
(özellikle hisse senetleri fiyatları ya da döviz kurlarında) durma işareti göstermeyen birden ve hızlı düşüş
free fall
serbest düşme İsim, Fizik
free fall
serbest düşme İsim, Fizik
heavy fall
(fiyat) büyük iniş
let fall
düşürmek Fiil
price fall
fiyat düşmesi
sharp fall
ani düşüş
sheer fall
(fiyatlar) ani düşüş
steep fall
fiyatların birden aşırı düşmesi
sudden fall
ani düşüş
fall a pray to
kurban gitmek Fiil
fall aboard
çarpışmak Fiil
fall aboard
(gemi) çarpışmak Fiil
fall about
kahkahadan kırılmak Fiil
fall about laughing
gülmekten kırılmak Fiil
fall abundantly
yağmak Fiil
fall across
karşılaşmak, tesadüfen aralarına karışmak.
fall afoul
atışmak, münakaşa etmek, çarpmak.
fall among
karşılaşmak, tesadüfen aralarına karışmak.
fall apart
parçalanmak, dağılmak, dağılıp dökülmek, parça parça olmak, bozulmak.
fall asleep
uykuya dalmak.
fall astern
geminin gerisinde kalmak Fiil
fall asunder
kopmak Fiil
fall asunder
ikiye ayrılmak Fiil
fall away
geçip gitmek Fiil
fall away
düşmek Fiil
fall away
dökülmek Fiil
fall away
ayrılmak Fiil
fall away
yerinden çıkmak Fiil
fall away
birden bire hafiflemek Fiil
fall away
aşağı inmek Fiil
fall away
azalmak Fiil
fall away
yerinden kopmak Fiil
fall away
birden bire geçmek Fiil
fall away
aşağı doğru eğimli olmak Fiil
fall back
geri çekilmek, ric'at etmek.
The army forced the enemy to fall back.
fall back on someone
birinden destek görmek Fiil
fall behind
(a) geri kalmak, arkadan gelmek. (b)
get behind ile ayni anlama gelir. (borcunu) vaktinde ödeyememek,
(işi) vaktinde bitirememek.
to fall behind with the rent/with one's work.
fall below
değersizleşmek, değerini/kıymetini yitirmek, aşağılanmak.
fall between
arasına düşmek.
fall dandelion
güz hindibası
(Leontodon automnalis): sarı çiçekler açan bir ot. İsim
fall down
(a)
fall down on olarak da söylenir
k.d. başarısızlığa/akamete uğramak.
His plan fell
down. (b) düşmek, yıkılmak, çökmek, (yere) kapanmak, (c) ahlâkı bozulmak.
fall due
vadesi gelmek Fiil
fall due next month
vadesi önümüzdeki ay gelmek Fiil
fall fashion
(US) sonbahar modası İsim
fall fashion
sonbahar modası İsim
fall flat
(a) tamamen başarısızlığa uğramak, etki/ilgi uyandıramamak, fiyasko vermek.
The poor performance fell
flat. (b) bekleneni elde edememek, karşılığını görememek.
fall flat
(a) tam/büyük bir başarısızlığa/akamete uğramak, etkisiz/başarısız kalmak.
The joke fell flat.
(b) yüzükoyun düşmek, kapaklanmak.
Bill fell flat on the floor.
fall flat on one's face: pat diye yüzükoyun düşmek.
fall for
(a) aldanmak, yutmak, aldatılmak, tongaya/faka basmak.
Don't fall for his trick: Onun hilelerine
aldanma. (b) âşık olmak, abayı yakmak, (sevdaya) tutulmak, vurulmak, bayılmak, bitmek, meftun/hayran olmak.
She fell for him.
fall from
(a) uyuşmamak, ayrı fikirde olmak, ihtilâfa düşmek, (b) sadakatten ayrılmak, ihanet etmek, (c) vazgeçmek, terketmek.
fall guy
şamar oğlanı, başkasının cezasını çeken kimse. İsim
fall guy
kurban: dolandırıcılık veya şaka kurbanı. İsim
fall guy
enayi, kolayca aldatılan/faka bastırılan kimse. İsim
fall home
geminin kaburgaları veya bordası gibi içeriye doğru eğilmek.
fall ill
hastalanmak Fiil
fall in
(a) çökmek, yıkılmak, göçmek.
The roof fell in from the weight of the snow. (b)
ask. diz(il)mek,
sıraya girmek/dizmek.
fall in, men! The captain fell the soldiers in. (c)
fall in with ile ayni anlama gelir. (tesadüfen) tanışmak, rastgelmek, karşılaşmak, tesadüf etmek.
On our trip we fell in with some interesting people. (d) uyuşmak, anlaşmak, uygun bulmak, muvafakat/kabul etmek.
to fall in with someone's views. They fell in with our plans. (e) (sözleşme, kontrat vb.) sona ermek, (f) (borç) vadesi gelmek.
fall in love with
tutulmak Fiil
fall in price
fiyatı düşmek Fiil
fall in value
değerinde düşüş olmak Fiil
fall into
(a) başlamak, girişmek.
to fall into conversation. (b) bölünmek, ayrılmak.
The subject falls
into 3 divisions: Konu 3 kısma ayrılır. (c)
fall into error: yanılmak, hataya düşmek.
fall into a habit: bir şeyi âdet edinmek.
fall into temptation: şeytana uymak.
fall into an ambush
pusuya düşmek Fiil
fall into despair
çaresizliğe kapılmak Fiil
fall into despair
üzüntüye kapılmak Fiil
fall into disgrace
utanç içinde kalmak Fiil
fall into something
şans eseri yapmak Fiil
fall line
çöküntü çizgisi: bir yaylanın sınırını oluşturan şelâle vb. gibi arazi çöküntüsü. İsim
fall merchandise
(US) sonbahar malları İsim
fall money
bir ya da daha çok suçlunun kanuni ödemelerde kullandıkları para rezervi
fall money
(US) bir ya da daha çok sayıdaki suçlunun yasal ödemelerde bulunmak üzere kullandıkları para rezervi
fall of potential
(elektrik) voltaj düşmesi
fall off
(a) ayrılmak, çekilmek, (b) (sağlık) bozulmak, kötüleşmek, fenalaşmak, (c) (sayı, miktar, şiddet) azalmak,
eksilmek.
Attendance at baseball games fall off late in the season. (d)
den. rüzgâra baş tutmamak, orsadan düşmek, (e)
fall off the roof
: argo âdet görmek, aybaşı olmak.
fall off
(a) düşmek, (b) azalmak, (c) bırakmak.
fall off in quality
kalitesi düşmek Fiil
fall order
küstah talep
fall out
(a) bozuşmak, çatışmak, kavga/münazaa etmek.
J. and P. have fallen out with each other over the education
of their children. (b) (vaki) olmak, vukua gelmek, cereyan etmek.
Everything fell out as we hoped. It fell out that … (c)
ask. sıradan ayrılmak, dağılmak.
fall out! Dağıl!
fall outside
dışında kalmak Fiil
fall over
(a) devrilmek, sırtüstü düşmek.
fall over an obstacle: bir engele çarpıp düşmek. (b) yarış etmek,
birbirinin üstünden atlamak.
People were falling over one another to see the actress: Artisti görmek için halk birbirinin üstünden atlıyordu.
fall overboard
bir gemi
fall overboard
vs'nin güvertesinden denize düşmek Fiil
fall overboard
güverteden denize düşmek Fiil
fall pregnant
gebe kalmak.
fall prostrate
yüzüstü kapaklanmak, yere düşmek, bayılıp yere yıkılmak.
fall sharply
aniden azalmak Fiil
fall sharply
çok azalmak Fiil
fall sharply
büyük miktarda düşmek Fiil
fall sharply
büyük miktarda azalmak Fiil
fall sharply
çok düşmek Fiil
fall sharply
aniden düşmek Fiil
fall short
erişememek, ulaşamamak, yetmemek.
His income fell short of his needs.
fall sick
hastalanmak Fiil
fall term
güz yarıyılı İsim, Eğitim
fall through
başaramamak, akamete uğra(t)mak, gerçekleş(tire)memek, suya düşmek, vazgeç(il)mek.
His plans fell
through: Planları suya düştü.
fall to
(a) saldırmak, üzerine atılmak, hücuma/taarruza geçmek/girişmek.
The swordsman fell to with great
enthusiasm. (b) yemeye başlamak.
The girls fell to as soon as they sat down. (c) (bir işe) başlamak, girişmek, dalmak.
I fell to thinking: Düşünceye daldım.
Now then, fall to! Haydi, işinize! (d) görevi olmak, (görev) üzerine düşmek.
It falls to me to thank to the speaker. (e) kendiliğinden kapanmak.
The lid of the chest fell to.
fall under
(a) görevli/sorumlu olmak, (b) … sınıfına/grubuna girmek/dahil olmak, … olarak dasnif edilmek, tâbi olmak, maiyetine girmek.
fall upon
saldırmak, üzerine atılmak, hücum etmek.
fall vacant
boşaltmak Fiil
fall victim
kurban olmak Fiil
fall void
geçersiz olmak Fiil
fall within
girmek Fiil
fall within
dâhil olmak Fiil
fall within
parçası olmak Fiil
fall within
kapsamına girmek Fiil
fall within
içinde yer almak Fiil
to fall in disorder
(konvoy) kafilenin düzensiz duruma düşmesi
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.