(a) hazırlamak, düzene sokmak, düzeltmek, tertip/tanzim etmek, (b) giyinip kuşanmak, süslenmek.
You should fix up to go to the party. (c) (ihtiyacını) karşılamak, sağlamak, temin/tedarik etmek, bulmak, misafir etmek.
We must fix him up with a job/with a nice girl: Ona bir iş/iyi bir kız bulmalıyız.
They fixed us up in a good hotel: Bize iyi bir otel buldular.
We fixed them up for one night: Onları bir gece misafir ettik. (d) onarmak, tamir etmek, (e) tedavi etmek, çare bulmak.