İdare merkezi faaliyetleri (NACE kodu: 70.1)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
İdare merkezi faaliyetleri (NACE kodu: 70.10)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
İdare merkezi faaliyetleri; idari danışmanlık faaliyetleri (NACE kodu: 70)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
başını taştan taşa vurmak, imkânsız olan işe girişmek, çıkmaza saplanmak, başı belaya girmek.
zorla/mütemadiyen tekrarlayarak kafasına sokmak.
Tom is lazy, and his lessons have to beaten into his head.
başını taştan taşa vurmak, deveye hendek atlatmak, bütün gayretlerine rağmen başaramamak.
Trying to make him change his mind is just beating your head against a wall.
imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
terslemek, birine ters/aksi/şiddetli cevap vermek.
Don't ask for anything because he'll bite your head off: Ona birşey sorma, seni tersleyiverir.
başını kuma gömmek, gerçekleri görmekten/kabul etmekten kaçınmak.
aklına esmek aklından geçirmek
Fiil
hayatına mal olmak.
It cost him his head: Hayatına mal oldu.
ciğerleri sökülecek gibi öksürmek
bir hesabı kafadan yapmak
Fiil
(a) tıkınmak, çok yemek, (b) (hayvanın) besleme masrafı kendi değerini geçmek.
aklına olmayacak şey getirmek
Fiil
boş hayallere/ümitlere kapılmak, olmayacak şeyler beklemek.
sinirleri altüst olmak
Fiil
başını döndürmek, kafasını tutmak.
(a) (içki vb.) başına vurmak, başını döndürmek, şaşırtmak, sarhoş etmek.
The brandy went to his head. (b) kibirlenmek, burnu büyümek, kibirli/azametli/mağrur yapmak.
The applause of the crowd went to his head.
mahcup olmak, utanmak, utancını/mahcubiyetini belli etmek.
zeki/akıllı/kafalı olmak.
gözünden bir şey kaçmamak, herşeyi görmek.
He has eyes at the back of his head: Onun gözünden
bir şey kaçmaz, görmediği yoktur.
makul/aklı başında olmak, akıllıca iş yapmak, aklını başına toplamak.
aklı başı yerinde olmak
Fiil
güçlü muhakeme sahibi olmak
Fiil
cinayetle suçlandırılmak.
Though a criminal, he had no blood on his hand: Sabıkalıdır amma, bu
cinayetle ilgisi yok.
His blood will be on your head: Ölümünden sen sorumlu tutulursun/Vebali senin boynuna.
Kontrgerilla Daire Başkanı
Özel Isim, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
sınıf birincisi
İsim, Eğitim
sınıfının birincisi olmak
Fiil
sınıfının birincisi olmak
Fiil
sınıfınin birincisi olmak
Fiil
fenalığa karşı iyilik yaparak birini utandırmak/mahcup etmek.
Jean Valjean stole the Bishop's silver, but the Bishop heaped coals of fire on his head by giving silver to him.
kötülüğe iyilikle karşılık vererek utandırmak /vicdan azabı çektirmek.
mahcup olmak, utanmak, utancını/mahcubiyetini belli etmek.
kafasında bir sürü ayrıntı tutmak
Fiil
gururunu/cesaretini kaybetmemek, tepeden/gururla/güvenle bakmak.
(a) baş eğmemek, eğilmemek, mağlûp olmamak, (b) gururunu/izzetinefsini korumak.
kendine hâkim olmak, itidalini/soğukkanlılığını korumak.
(a) yüzer durumda tutmak, başını su üstünde tutmak, suya batmamak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, borca
girmemek, kendi geliri ile geçinip gitmek, ayağını yorganına göre uzatmak.
He's finding it hard to keep his head above the water these days.
(kıt kanaat) geçinmek, iki ucunu bir araya getirmek.
In this business we don't make much money, but we are able to keep our heads above the water.
iki yakasını bir araya getirmek
Fiil
suyun yüzünde durabilmek
Fiil
borçsuz harçsız geçinmek
Fiil
su yun yüzünde durabilmek
Fiil
hiç tehlikeye girmemek
Fiil
(a) tepesi atmak, çok öfkelenmek, aklı başından gitmek, şaşırmak, itidalini/soğukkanlılığını kaybetmek,
pusulayı şaşırmak, (b) boynu vurulmak, kafası kesilmek.
itidalini/soğukkanlılığını kaybetmek.
kafasından hikâye uydurmak
Fiil
oynar başlıklı
Sıfat, Makine
aklından zoru olmak.
If he wants to go swimming in this weather, he needs his head examined!
kılına (bile) dokunmamak, nazik/kibar davranmak, hiçbir zararı dokunmamak. not harm a fly.
kafadan, işkembeden, düşünmeden.
bütün kuvvetiyle, son derece, aşırı bir şekilde, avaz avaz.
to yell one's head off: avazı çıktığı
kadar bağırmak/feryat etmek, çığlığı koparmak.
She cried her head off at every sentimental scene: Her dokunaklı sahnede hüngür hüngür ağladı.
(a) deli, kaçık, çıldırmış, zıvanadan çıkmış, (b) çılgın, hezeyan halinde, mantıksız, akıl ve muhakemesini kaybetmiş.
(a) merciini tecavüz ederek, daha yüksek bir makama.
go over someone's head: merciini tecavüz
etmek.
She went over her supervisor's head and spoke directly to a vice president. He went over his supervisor's head to complain. (b) anlaşılmaz, anlaşılması zor, akıl ermez, idraki/yeteneği dışında.
Chemistry is over my head: Kimyaya aklım ermiyor.
talk over someone's head: birine anlamayacağı şeylerden bahsetmek. (c) malî imkânları üstünde, paraca gücü yetmeyecek kadar.
He went in over his head in that poker game. (d) (bir kimsenin) hakkını yiyerek, mağdur ederek.
An outsider has now been promoted over their heads.
kafayı pencereden dışarı çıkarmak
Fiil
kafayı köşeden uzatmak
Fiil
başını pencereden dışarı çıkarmak
Fiil
kelleyi koltuğa almak, çok tehlikeli bir işe atılmak.
birisine olmayacak ümitler vermek.
kelleyi koltuğa almak
Fiil
evlilik ağına düşmek
Fiil
unut(tur)mak, aklından çıkarmak.
başıni duvara çarpmak
Fiil
başını duvara çarpmak
Fiil
kafasından hesaplamak
Fiil
sorunu kafasında evirip çevirmek
Fiil
bir sorunu kafasında evirip çevirmek
Fiil
kafasını duvara çarpmak
Fiil
imkânsızı yapmaya kalkışmak
Fiil
karşı koymalar ile karşılaşmak
Fiil
(a) (başını sağa-sola sallayarak) reddetmek, kabul etmemek, (b) (başını aşağı-yukarı sallayarak) kabul/tasdik etmek.
(a) aklına/kafasına koymak, tasarlamak, niyetlenmek, (b) aklına esmek, düşüncesiz iş yapmak, (c) kavramak,
anlamak, kafasına sokmak.
(yapacağım diye) tutturmak, kafasına/aklına koymak, meram etmek, azmetmek.
durmadan konuşmak, gevezelik etmek, (bir kimsenin) kafasını şişirmek.
kafasını şişirmek, dırdır etmek, bıktırıncaya kadar söylemek.
kafadan atmak, palavra savurmak.
birinin dostluğunu/sevgisini kazanmaya çalışmak.
utancından başını öne eğmek.
(a) başını döndürmek, (b) övmek, methetmek, pohpohlamak, överek göklere çıkarmak, gururunu okşamak, gururlandırmak, gurur vermek.
harp başlığı
İsim, Askerlik
dergi ya da gazetede alt başlık
(argo) müziğin ritmiyle başını şiddetle sallayarak tempo tutan kişi
kablolu televizyonun anten ucu
(US) birdenbire etrafı saran ateş