1. hiç kimse.
    She likes nobody and nobody likes her. There's nobody in the room.
    She said she
    loved nobody but me: Yalnız beni sevdiğini (= benden başka hiç kimseyi sevmediğini) söyledi.
  2. önemsiz/tanınmayan kimse, adı sanı yok, sosyal mevkii olmayan kişi.
    I want to be famous, I'm tired
    of being nobody.
    He's a mere nobody: O önemsiz bir kişidir/solda sıfırdır.
önemsiz bir kimse olmak Fiil
kimsecikler yoktu
birine solda sıfır gibi davranmak Fiil
Sana soran oldu mu? Cümle, Deyim
Sana soran olmadı! Cümle, Deyim
Sen kendi işine baksana! Cümle, Deyim
kimsecik
Kimsenin burnu kanamadı/kimseye zararı dokunmadı.
kimse karışamaz
özel bir kimse olmamak Fiil
akıllı/kurnaz olmak/davranmak,
k.d. faka/tongaya basmamak,
mec. (dolma) yutmamak.
He's
nobody's fool: Onu aldatamazsın/faka bastıramazsın.
fevkalâde, eşsiz, mükemmel.
That man plays piano like nobody's business.
etrafta kimse yoktu