Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
-able
Cozy
English-Turkish
Terms/Phrases
English-Turkish Translation
Suffix
fiillerin sonuna eklenerek
-bilir
anlamı katar:
bearable
: tahammül edilebilir.
curable
:
tedavi edilebilir.
eatable
: yenilebilir.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition
English Turkish Phrases
able
yetenekli, kabiliyetli, muktedir, kadir, güçlü, yapabilir.
The baby is able to walk
: Bebek yürüyebiliyor.
I shall not be able to come today
: Bugün gelemeyeceğim.
able bodied
: sağlam vücutlu, güçlü.
Adjective
able
istidatlı, hünerli, becerikli.
He is an able student
: İstidatlı bir öğrencidir.
able minded
: zeki, kafalı.
Adjective
able
maddî olanaklara sahip.
He is able to support his family
: Ailesini geçindirebilir.
Adjective
able
sabır/tahammül edebilir.
He is able to sustain great pain
: Büyük acı ve ıstıraba katlanabilir.
Adjective
able
gerekli hukukî şartları haiz, istihkak ehli, müstahak.
able to vote
: Oy verebilir.
Adjective, Law
able
kadir
Adjective
a very able man
yüksek yetenekli kimse
able (-bodied) seaman
bahriye onbaşısı.
able assistance
etkin yardım
able bodied seaman
bir yılı ticaret gemisinde olmak üzere üç yıl tayfalık yapmış kimse
able buyer
fiilen nakde sahip alıcı
able in body and mind
bedenen ve zihnen sağlam
able to copulate
muktedir
able to devise property
mal mülk vasiyet edebilir
able to earn
çalışabilir
able to exist
var olmaya muktedir
able to inherit
tevarüs edebilir
able to meet competition
rekabet edebilir
able to meet competitions
rekabet edebilir
able to pay
ödeyebilir
able worker
usta işçi
able worker
güvenilir işçi
be able to
muktedir olmak
Verb
be able to
kadir olmak
Verb
be able to afford to buy sth
bir şeyi satın alacak güce sahip olmak
Verb
be able to contain
almak
Verb
be able to make someone do as one wants
birinin nazıni çekmek
Verb
be able to read
okumak
Verb
be able to take a joke
şaka kaldırmak
Verb
be able to turn one's hand to anything
her şeye eli yatmak
Verb
come at able
erişilebilen
financially able
mali bakımdan güçlü
get at able
yanına yaklaşılabilir
have able counsel
iyi savunma avukatı olmak
Verb
not to be able to abide sb
birine tahammül edememek
Verb
not to be able to believe sth
havsalası almamak
not to be able to conceive
akılı almamak
not to be able to conceive of
akıl erdirememek
Verb
not to be able to conceive of
akıl ermemek
Verb
not to be able to do
edememek
Verb
not to be able to enjoy luxuries
lüks şeylerden yararlanamamak
not to be able to find work
işsiz kalmak
Verb
not to be able to forget
aklından çıkmamak
not to be able to get outside one's pudding
kabuğundan dışarı çıkmamak
not to be able to keep secrets for long
ağzında bakla ıslanmamak
not to be able to look someone in the eye
gözlerini kaçırmak
not to be able to make head or tail of it
hiçbir şey anlayamamak
Verb
not to be able to place sb
hatırlayamamak
not to be able to place sb
birini (zihninde) çıkaramamak
Verb
not to be able to remember
hatıra gelmemek
Verb
not to be able to sleep
gözü uyku tutmamak
not to be able to stand up under difficulties
kahır çekememek
Verb
not to be able to stomach (an affront to one's self respect
onur una yedirememek
Verb
not to be able to understand
akılı almamak
to be able to seduce the sex opposite quickly
hızlı (argo)
English-Turkish phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.