ability

  1. Noun yetenek, kabiliyet, marifet, hüner.
    the ability to write well: iyi yazı yazma yeteneği.
  2. Noun kudret, iktidar.
  3. Noun dirayet, ehliyet.
    He is a man of great ability.
el inden geldiği kadar
kabil olduğu kadar
elinden geldiği kadar
elinden gelen gayreti göstermek Verb
çok kabiliyetli bir kimse
“yetenek, kabiliyet, olanak, -lilik, -ebilme”.
durability: dayanıklılık.
friability: ufalanabilme.

curability: sağaltılabilme.
Suffix
“-lik, -bilme, yapabilme/yapılabilme, … yeteneği/ehliyeti/kabiliyeti”.
-able ile son bulan sıfatlardan
ad yapar.
ör.: capability, nobility, mobility, credibility.
Suffix
yaratıcı yetenek testi
Amerika'da mühendisler ile mühendislik dalında çalışanlara uygulanan psikoloji testi
hesap sorumluluğu
mali sorumluluk
sevk ve idare kabiliyeti
iş yeteneği
rekabet kabiliyeti
kâr payı dağıtabilme gücü
girişimcilik yeteneği
yöneticilik yeteneği
ödeme kabiliyeti
yanına yanaşılabilirlik
aktörlük yeteneği
yeteneksizlik
dil yeteneği
gizli kabiliyet
yetenek düzeyi
yönetim yeteneği
zihin yeteneği
zihni meleke
yaradılıştan olan yetenek
normal kapasite
organizasyon yeteneği
teşkilat kurma yeteneği
üretim kabiliyeti
ehliyet belgesi
kira ödeyebilme kabiliyeti
kira ödeyebilme kabiliyeti
satılabilirlik
konuşma yeteneği
özel yetenek
hareket yeteneğinin tamamıyla yitirilmesi
ticari beceri
satış kabiliyeti
yazarlık yeteneği
mali sorumluluk
hesap sorumluluğu
tam kapasite masrafları Noun
tam kapasite maliyeti
tevarüs edebilme
ödeme kudreti
ödeme gücü
vergi ödeme gücü
ödeme gücü ilkesi
vergi yükümlülerinin ödeme gücüne göre tahakkuk ettirilen vergi miktarı kavramı esas alınan vergilendirme türü
birinin ödeme gücü olduğuna kefalet etmek Verb