bring into

English-Turkish Translation

  1. Verb memlekete dışardan mal getirmek
  2. Verb davet etmek
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

bring into action/play
ortaya koymak, göstermek, harekete geçirmek.
bring into being
vücuda getirmek Verb
bring into court
mahkemeye delil göstermek Verb
bring into court
mahkeme huzuruna çıkarmak Verb
bring into discredit
itibardan düşürmek Verb
bring into disrepute
şöhretini lekelemek Verb
bring into disrepute
itibarını bozmak Verb
bring into fashion
moda yapmak Verb
bring into hotchpotch advances
iadeye tabi olarak murisin sağlığında alınan teberruu hesaba geçirmek Verb
bring into line
sıraya getirmek Verb
bring into litigation
dava ikame etmek Verb
bring into play
sahneye getirmek Verb
bring into safety
güven altına almak Verb
bring into sharp relief ...
...'i gözler önüne sermek Verb
bring into sharp relief ...
...'i tartışmaya açmak Verb
bring into sharp relief ...
...'i apaçık ortaya koymak Verb
bring into sharp relief ...
...'i gündeme getirmek Verb
bring into the business
kâr getirmek Verb
bring into the world
doğurmak, dünyaya getirmek.
bring into vogue
bir şeyi moda yapmak Verb
bring a decree into operation
bir kararı yürürlüğe koymak Verb
bring a decreee into operation
bir kararnameyi yürürlüğe koymak Verb
bring a firm into existence
şirket kurmak Verb
bring a law into action
bir kanun uygulamak Verb
bring a law into force again
bir kanunu yeniden yürürlüğe koymak Verb
bring a ship into dock
gemiyi havuza çekmek Verb
bring a ship into dock
gemiyi kızağa çekmek Verb
bring a y into dock
bir gemiyi havuza almak Verb
bring back the stray sheep into the social fold
toplumdan ayrılanları topluma döndürmek Verb
bring back the stray sheep into the social fold
sürüden ayrılan koyunları sürüye iade etmek Verb
bring interest into conflict
menfaatleri çatıştırmak Verb
bring interests into conflict
menfaatleri çatıştırmak Verb
bring land into cultivation
toprağı işlemek Verb
bring money into court
mahkemeye depozito yatırmak Verb
bring offers of employment into touch with applications for employment
iş gücü arzı ve talebini bir araya getirmek Verb
bring oneself into closer rapport one one's environment
çevreyle daha yakın ilişkiye girmek Verb
bring oneself into notice
kendini fark ettirmek Verb
bring power into play
kuvvet kullanmak Verb
bring power into play
güç kullanmak Verb
bring profit into the business
kâr getirmek Verb
bring someone into a discussion
birini bir tartışmaya dâhil etmek Verb
bring someone into a discussion
birini bir tartışmaya çekmek Verb
bring someone into a discussion
birini bir tartışmaya katmak Verb
bring someone into close contact with sb
biriyle biri arasında yakın temas kurmak Verb
bring someone into contact with sb
biriyle biri arasında yakın temas kurmak Verb
bring someone into court
dava açmak Verb
bring someone into court
birini mahkemeye vermek Verb
bring someone into derision
birini alay konusu yapmak Verb
bring someone into line
hizaya getirmek Verb
bring someone into one's interest
birini kendi tarafına kazanmak Verb
bring someone into something
birini birşeye sokmak Verb
bring someone into something
birini birşeye dâhil etmek Verb
bring someone into something
birinin birşeye girmesine neden olmak Verb
bring someone into something
birinin birşeye katılmasına neden olmak Verb
bring someone into trouble
birinin başını belaya sokmak Verb
bring something into being
oldurmak Verb
bring something into consonance with sth
bir şeyi bir şeyle uyumlu hale getirmek Verb
bring something into favour
bir şeyi moda çıkarmak Verb
bring sth into prominence
bir şeye önem vermek, belirtmek, tebarüz ettirmek.
bring the prize into port
ganimet alınan gemiyi limana götürmek Verb
call/bring (something) into being
yaratmak, vücut vermek.
to bring law into action
yasayı yürürlüğe koymak.
English-Turkish phrases from Zargan's own database