emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
çok kolay (olmak).
For me, it's a piece of cake: Bu benim için çok kolaydır.
kapışılmak, çok çabuk satılmak, kapanın elinde kalmak.
This book is going like hot cakes, there will be none left soon: Bu kitap kapışılıyor, yakında bir tek bile kalmayacak.
çok kolay iş.
It's a piece of cake: Ondan kolay ne var.
sıtma sonucunda dalağın şişmesi.
(yağı çıkarılmış) badem ezmesi/posası
beyaz pasta: yumurta akı ile yapılan hafif bir pasta.
beyaz pasta: yumurta akı ile yapılan hafif bir pasta.
doğumgünü pastası
Noun, Food-Kitchen
karabuğday unundan yapılmış pasta.
şeklinde de yazılır. peynir tatlısı, bir nevi pasta.
(patatesli) balık köftesi.
Noun
kızartılmış tatlı: lokma, tulumba tatlısı ve Amerikalıların
doughnut 'ı gibi.
meyveli ve kuru yemişli pasta
kek üzerindeki şekerli krema
katmerli pasta, kat kat kremalı pasta.
köftün, (yağı çıkarılmış) keten tohumu posası/küspesi.
hâreli pasta: renkleri açıklı beyazlı mermeri andıran pasta.
küspe, köftün, keten/pamuk tohumu posası.
karmakarışık olmayan bir şey
okkalı pasta: birer libre un, şeker ve tereyağı ile yapılmış pasta.
Noun
katışık sodyum sülfat.
Noun
kapışılmak, çok rağbet görmek, kısa zamanda satılmak.
The new book sold like hot cake.
bademli meyveli pasta.
Noun
(arsızlıkta, edepsizlikte, küstahlıkta, aptallıkta vb.) baskın çıkmak, eşsiz/yekta olmak, başkalarına
taş çıkarmak.
For being absent-minded, Mr. Smith takes the cake: Unutkanlıkta Mr. Smith'in eşi yoktur.
birine kek ikram etmek
Verb
altüst çöreği: altüst edilerek pişirilen meyveli çörek.
gözleme.
wheat germ: buğday özü.
pasta servis spatulası
Noun, Food-Kitchen
pasta servis spatulası
Noun, Food-Kitchen
doğum yıldönümü pastası/ziyafeti/hediyesi.
Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.
Sentence, History
Her güzellik bir arada olmaz. (İki şıktan birini seçmek zorundasın/ya birine ya ötekine razı olacaksın/ya
bu, ya öteki, ikisi birden olmaz).