come in

  1. (a) içeri girmek, (b) (moda, meyve vb.) çıkmak, moda olmak.
    When did the short skirt come in?
    (c) (yarışta/müsabakada) gelmek, derece almak.
    come in first/second/third etc.: birinci/ikinci/üçüncü vb. gelmek.
    My horse came in third: Atım üçüncü geldi. (d) (işte/oyunda) yer almak, (işe/oyuna) katılmak, iştirak etmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek. (e)
    get in ile ayni anlama gelir. seçilmek, iş başına/iktidara gelmek.
    If the Worker's Party comes in at the next election, a lot of industry will be state owned. (f) gelmek, muvasalat etmek.
    Has the train come in yet?
    That's just where the mistake comes in: İşte hata burada!
    Where does the joke come in? Şaka bunun neresinde/Bunun neresi şaka? (g) (deniz) yükselmek, kabarmak.
    The tide is coming in: Met yükseliyor.
    The sea is coming in, so don't stay on the sand long. (h) (irat olarak) gelmek, geliri olmak.
    There's very little money coming in at present, so we'll have to be careful what we spend. (i)
    come in handy: elverişli/kullanışlı olmak.
    come in useful: yararlı/faydalı olmak.
    This material will come in useful one day, so don't throw it away. (j) durumu … olmak, rolü/menfaati … olmak.
    And where do I come in? Ya ben ne olacağım? Benim durumum ne olacak? (içerleme ifade eder). (k)
    when one's ship comes in: (bir kimse) zengin olunca.
harcayacak parası olmak Verb
birini içeri buyur etmek Verb
çilek ne zaman çıkar
bu işte senin rolün ne ?
4 no'lu perona gelmek Verb
kuyruğun sonunda gelmek Verb
birinci gelmek Verb
yarışı birinci olarak tamamlamak Verb
yarışı birincilikle bitirmek Verb
sürüler halinde gelmek Verb
(a) (tenkit vb.) celbetmek, üzerine çekmek, karşılaşmak, maruz kalmak.
The government's industrial
plan has come in for a great deal of critcism. (b) (hisse/hak olarak) almak, hak etmek, elde etmek, (mirasa) konmak.
She came in for a fortune when her mother died.
mirasa konmak Verb
izinli olarak gelmek Verb
başa bir sürü bela açmak Verb
iyi para kazanmak Verb
açıklama istemek Verb
birşey için suçlanmak Verb
birşey için eleştirilmek Verb
işe yaramak, hiç de fena olmamak.
That would come in very handy: Bu çok işe yarar.
A few more
traveller's cheques may come in handy on holiday.
Keep that, it will come handy some day: Onu sakla, bir gün işe yarar.
katılmak, iştirak etmek.
Will you come in on the meeting?
doğru yöne girmek Verb
bir girişime ta başından katılmak Verb
duraksamadan tam zamanında söyleme
biriyle ilişki kurmak Verb
yarışı ikinci olarak tamamlamak Verb
ikinci gelmek Verb
yarışı ikincilikle bitirmek Verb
görünmek Verb
kara görünmek Verb
tam zamanında işe yaramak Verb
iyi para kazanmak Verb
bir firmaya katılmak Verb
Girebilir miyim?
birinden taraf olmaya karar vermek Verb
birinin yanında yer almaya karar vermek Verb
birini desteklemeye karar vermek Verb
sosyal seviyesi düşmek Verb
bir zamanlar iyi günler görmüş olmak Verb
bir vasiyetnamede haksızlığa uğramak Verb
Girsene.
İçeri buyurun.
(hastalık vb. sonucunda vücudunda leke, kızartı vb.) peyda olmak, zuhur etmek, çıkmak, görülmek.
Jo
has come out in spots so I'm keeping him off the school.
lehine karar vermek Verb
kabul etmek Verb
kurdeşen olmak Verb
ürtiker olmak Verb
(a) (utandırıcı bir durum) eninde sonunda /günün birinde ortaya çıkmak, herkesçe duyulmak, şayi olmak,
(b) sonu iyi gelmek, sonunda her şey düzelmek/temize çıkmak.
...'de ikinci olmak Verb
piyango vurmak Verb
daha iyi günler görmüş olmak Verb
önümüzdeki günlerde