cook

  1. aşçı.
    the head cook: aşçıbaşı.
  2. piş(ir)mek.
    I'm going to cook all day tomorrow: Yarın bütün gün yemek pişireceğim.
    The rice
    is cooking now: Şimdi pilâv pişiyor.
  3. ısıtmak, (bir şeyi) ısıya maruz bırakmak.
  4. (vaki) olmak, olup bitmek, (işler) dönmek.
    What's cooking? Ne oluyor? Ne dolaplar dönüyor? Ne haber? Ne var ne yok?
(birinin) işini bozmak/berbat etmek, yuvasını yapmak, haklamak, canına okumak, mahvına sebep olmak.
His
goose is cooked: İşi bitti, hapı yuttu/mahvoldu.
She cooked John's goose by reporting what she knew to the police: John hakkında bildiklerini polise bildirerek onun mahvına sebep oldu.
cook (6).
aşçı başı
aşçıbaşı
hamur işi aşçısı
bilançoyu olduğundan başka türlü göstermek Verb
(Br) ortalık hizmetçisi
haşlamak Verb
Cook Adaları Noun, Place Names
birinin planlarının gerçekleştirilmesini engellemek Verb
birini öldürmek Verb
hesaplar üzerinde oynamak Verb
muhasebe defterlerini tahrif etmek Verb
uydurmak, icat etmek, hazırlamak.
cook up an excuse/plan/plot/pretext/story. She hastily cooked up an excuse.
hikâye uydurmak Verb
delil düzmek Verb
çok başarılı olmak Verb
rehberli kısa gezi. Noun
Ayıyı vurmadan postunu satma.
pişirtmek Verb
bir firmanın en önemli adamı
Cook Islands Noun, Place Names