ek, ilâve, fazla, ayrı, gereksiz, aşırı.
extra pay: ek ödeme.
extra money. an extra loaf of bread. Do you have an extra pencil?
to make an extra effort: aşırı gayret göstermek/çaba harcamak.
to have extra work: fazla işi olmak.
to go to extra expense: fazla masrafa girişmek.
Postage and packing extra: Posta ve ambalaj ücreti dahil değil (ayrıca ödenecek).
take extra care! Çok dikkatli ol!
üstün, âlâ, fevkalâde.
extra quality.
ek/ilâve ücret/fiyat, ek ücrete tâbi olan şey.
At this hotel a hot bath is an extra. Her bill for extras was $50.
(gazete) özel/ilâve baskı, 2nci, 3üncü vb. baskı.
“Late evening extra!” shouted the newspaper seller.
küçük rollerde oynayan kimse.
aşırı, sonderece, pek çok, olağanüstü, fevkalâde.
to work extra hard. The quality is extra fine.
fazla mesai ücreti almak
Verb
fazla mesai çalışması için ek ödeme almak
Verb
ek ders ücreti
Noun, Education-Training
ilaveten talep etmek
Verb
(kitapçılık) ek depo indirimi
içki fiyatları dahil değildir
iktisatta üretimi bir birim artırmanın ek maliyeti
olağanüstü harcamalar
Noun
ilave masraf sigortası
Noun
normal dışı masraflar
Noun
kiralayanın tazminat vermeden beklemek zorunda olduğu ilave günler
Noun
rizikoda artış nedeniyle prime eklenen miktar
yolcu sayısının aşırı olduğu dönemde tarifeye konan ek uçuş
ek ders
Noun, Education-Training
ilave bilet ücreti alınmadan
beklenenden fazlasını vermek
Verb
beklenenden fazlasını yapmak
Verb
ek devriye arabası koymuş olmak
Verb
ambalaj ücreti ayrıca tahsil edilir
ek posta ücreti ödemek
Verb
ilave otobüs seferi koymak
Verb
ilave tren seferi koymak
Verb
ilâve tren seferi koymak
Verb
ilave tren seferi koymak
Verb
ilaveten bir hafta sonu tatili koparmak
Verb