fail

English-Turkish Translation

  1. Verb, Education-Training sınıfta kalmak
  2. Verb, Education-Training başarısız olmak
  3. başaramamak, becerememek, muvaffak olamamak, başarısızlığa uğramak.
    He tried hard, but failed to achieve
    his goal. The experiment faild.
  4. (sınavda) başarı gösterememek, düşük not almak, (sınıfta) kalmak, (sınıfı/sınavı) geçememek,
    (argo)
    çakmak.
    He failed his first year. He failed (to pass) the test.
  5. eksik gelmek, yetişmemek, kâfi gelmemek, tükenmek, bitmek.
    Our supplies failed. A rescue party found
    them just before their supplies failed.
  6. gelişememek, büyümemek, sararıp solmak/kurumak/mahvolmak.
    The flowers failed for lack of rain. The
    crop failed again this year.
  7. zayıflamak, kuvvetten/vücuttan düşmek, kuvveti kesilmek, zayıf/bitap düşmek.
    The sick woman is failing quickly.
  8. batmak, iflâs etmek, (işlemeye) devam edememek.
    When the money is in short supply many business fail.
  9. (makine) arızalanmak, arıza yapmak, bozulmak, ağır yükü çekememek, durmak.
    We were still far from
    home when the engine failed. The car failed to climb the hill.
  10. ihmal etmek, savsamak, yapmamak, yapmakta kusur işlemek.
    He failed to do his duty: Görevini ihmal
    etti.
    We receive letters from him every week: he never fails to write. He failed to follow our advice.
    failing payment: ödenmediği takdirde.
  11. yüzüstü bırakmak, yüz çevirmek, yardım etmemek, terketmek, çaresiz bırakmak, (ümidini) boşa çıkarmak.

    His friends failed him when he most needed them.
    His courage failed him in the end: Sonunda cesareti kırıldı.
    Words failed him: Kelime bulamıyordu.
    Whatever you do, don't fail me: Ne olursa olsun, bana yüz çevirme.
    This will do, failing all else: Başka hiçbir şey olmazsa bu olur.
  12. sınıfta bırakmak, (sınavda) başarısız ilân etmek,
    argo çaktırmak.
    The teacher failed a third of the class.
  13. muktedir olamamak, yapamamak, anlayamamak.
    I fail to see why … : Sebebini anlıyamıyorum.
    I
    fail to understand why she didn't even show up.
  14. başarısızlık.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

fail in one's duty
vazifesini yapmamak Verb
fail in one's duty
görevini ihmal etmek Verb
fail in one's engagements
taahhütlerini yerine getirmemek Verb
fail in one's enterprises
girişimlerinde başarısız olmak Verb
fail in one's hopes
ümitleri boşa çıkmak Verb
fail in one's object
amacını gerçekleştirmemek Verb
fail in one's undertakings
taahhütlerini yerine getirmemek Verb
fail to keep one's promise
vaadini yerine getirmekte kusur etmek Verb
fail to make out one's case
davasını başarıyla savunamamak Verb
fail to meet one's obligations
yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmak Verb
fail to replace (a predecessor) to one's satisfaction
aratmak Verb
failure
yenilme Noun, Construction
(a selective examination) to fail
elenmek Verb
(class) to fail
çakmak Verb
(class) to fail
kalmak Verb
(exam) fail
geçmez
(examination) to fail
çakmak Verb
(plan) to fail
akim kalmak Verb
(school slang) to fail
takmak Verb
aged fail
borsada
aged fail
genellikle 14 gün olan kredi süresinden sonraki 30 gün tasfiye edilmemiş iki simsar ya da menkul kıymet
satıcısı arasındaki sözleşme
doomed to fail
başarısız olmaya mahkum Adjective
to be bound to fail
başarısızlıkla sonuçlanması kesin
without fail
kesinlikle, mutlaka, muhakkak surette, elbette, sureti kat'iyede.
I shall bring you that book without
fail: O kitabı sana mutlaka getiririm.
fail (a student) for the year
döndürmek Verb
fail (flunk ,) in an examination
(Br) US sınavı başaramamak Verb
fail (flunk ,) in an examination
çakmak Verb
fail (flunk ,) in an examination
kalmak Verb
fail across the board
her açıdan başarısız olmak Verb
fail an attempt
bir sabotajı engellemek Verb
fail during a depression
buhranda iflas etmek Verb
fail half the candidate
sınava girenlerin yarısını bırakmak Verb
fail in a suit
davayı kaybetmek Verb
fail in business
iş hayatında başarısızlığa uğramak Verb
fail in business
işte başarısız olmak Verb
fail in perseverance
sebat edememek Verb
fail in respect for sb
birine saygıda kusur etmek Verb
fail in something
birşeyde başarısız olmak Verb
fail its purpose
amacını gerçekleştirememek Verb
fail position
menkul kıymet satışı yapan müşterinin menkul kıymetleri borsa simsarına teslim etmemesi
fail safe
arızalara karşı otomatik olarak devreye giren ve güvenliği sağlayan mekanizma
fail safe device
bozulmaz cihaz
fail soft
arıza-kurtarma
fail someone
birini hayal kırıklığına uğratmak Verb
fail someone
birini yüzüstü bırakmak Verb
fail someone in exams
gümletmek Verb
fail sth
çuvallamak Verb
fail to act
hareketsiz kalmak, savsaklamak Verb
fail to answer an invitation
bir davete icabet etmemek Verb
fail to appear
duruşmaya gelmemek Verb
fail to appear
mahkeme huzuruna çıkmamak Verb
fail to comply with a term
bir süreye uymayı ihmal etmek Verb
fail to comply with a traffic signal
bir trafik sinyaline uymamak Verb
fail to comply with a traffic signal
trafik sinyaline uymamak Verb
fail to comply with conditions
şartlara uymamak Verb
fail to comply with the court's orders
mahkemenin talimatına uymamak Verb
fail to deliver
(satış tarafındaki borsa simsarı) menkul kıymetleri alış tarafından borsa simsarına teslim etmemek Verb
fail to do something
birşeyi yapmada başarısız olmak Verb
fail to do something
birşeyi yapamamak Verb
fail to file an income tax return
gelir vergisi beyannamesi vermemek Verb
fail to fulfil an obligation
bir yükümlülüğü yerine getirmekten kaçınmak Verb
fail to get a connection
(telefon) temas kuramamak Verb
fail to get a connection
bağlantı sağlayamamak Verb
fail to make a reasonable investigation
doğru dürüst bir araştırma yapmamak Verb
fail to observe a time limit
vadeye uymada kusur etmek Verb
fail to pay
ödememek Verb
fail to receive
(alış tarafındaki borsa simsarı) menkul kıymetleri satış tarafındaki borsa simsarına teslim etmemek Verb
fail to remember
unutmak Verb
fail to sb
birine karşı taahhütlerini yerine getirmemek Verb
fail to see
anlayamamak Verb
fail to see
anlamamak Verb
fail to sell
satamamak Verb
fail to understand
anlamamak Verb
fail to understand
anlayamamak Verb
fail with the critics
eleştirmenler gözünde becerememek Verb
fail year
(US) bereketsiz yıl
(examination) to fail a student
bırakmak Verb
(school slang) to fail a grade
torpillemek Verb
never fail to do something
birşeyi mutlaka yapmak Verb
never fail to do something
birşeyi daima yerine getirmek Verb
never fail to do something
birşeyi daima yapmak Verb
never fail to do something
birşeyi asla ihmal etmemek Verb
never fail to do something
birşeyi asla aksatmamak Verb
never fail to do something
birşeyi asla unutmamak Verb
never fail to do something
birşeyi aksatmadan yapmak Verb
not to fail to do sth
geri kalmamak
to fail in an examination
sınav da çakmak (argo) Verb
to fail in class
gümlemek (argo) Verb
to fail the class
çuvallamak (argo) Verb
to fail to hit
ıska geçmek (argo) Verb
to fail to hit
ıskalamak (argo) Verb
words fail me
sözlerle tarif edemem
words fail me
ne diyeceğimi bilemiyorum
words fail me
dilim tutuldu
words fail me
kelimeler kifayetsiz kalıyor
words fail me
söyleyecek söz bulamıyorum
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. Noun, Law feasor
  2. Noun, Criminal Law perpetrator
  3. Noun, Philosophy agent
  4. agency
  5. efficient
  6. offender
  7. Noun, Linguistics subject
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

asli fail
principal offender Noun, Criminal Law
faile göre kişisellik ilkesi
active personality principle Noun, International Law
faillik
agency Noun, Philosophy
öncül suç faili
predicate offender Noun, Criminal Law
asli fail
principal in the first degree
asli fail
chief offender
feri fail
accessory
müşterek fail
accomplice
suç işlendikten sonra suçluya yataklık eden feri fail
accessory after the fact
suçluya yataklık eden feri fail
accessory after the fact
suçun işlenmesi sırasında iştirak eden feri fail
accessory in the fact
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
accessory in the fact
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
accessory during the fact
suçun işlenmesi sırasında katılan feri fail
accessory at the fact
suçun işlenmesine teşvik ve tahrikle katılan feri fail
accessory before the fact
fail zanlısı
suspected perpetrator Noun, Law
asli fail (suçu işleyen kişi) ve ortakları
the principal and his accomplices Noun
fâil
agent
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yapan, işleyen kimse
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.