field

  1. Noun tarla, mer'a, çayır, otlak.
    fields of corn: mısır tarlaları.
    a field full of sheep.
  2. Noun kır. (ilgili sıfat:
    campestral: kırsal).
  3. Noun, Sports (a) saha.
    a football field. (b) grup, topluluk, takım, sahadaki oyuncular.
  4. Noun alan, meydan.
    airfield: hava alanı.
    a battlefield = a field of battle: savaş alanı/muharebe meydanı.
  5. Noun saha, bölge.
    oilfield: petrol bölgesi.
    mine field: mayın sahası.
  6. Noun (kumaş, para, arma vb.) zemin.
    a gold star on a field of blue.
  7. Noun uğraşılan konu: alan/saha/uzmanlık/meslek.
    a lawyer famous in his own field. The field of politics/art/science.
    That's outside my field.
  8. Noun, Physics alan.
    field of force: kuvvet alanı.
    electric/magnetic field: elektrik/manyetik alan.
    field
    strength: alan yeğinliği/şiddeti.
    gravitational field: yerçekimi alanı.
  9. Noun
    field of view ile ayni anlama gelir. görüş alanı, bir optik cihazın gösterdiği alan.
  10. Noun, Electronics alan sargısı: bir elektrik motorunun/üretecinin manyetik alan üreten sargısı.
    field magnet: alan mıknatısı.
  11. Noun bölge, çevre, bir faaliyetin kapsadığı alan, uygulama alanı.
    field test: uygulama deneyi, bir
    cihazın fabrika dışında/arazide doğal koşullar altında denenmesi.
  12. Noun, Mathematics oyut: toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemlerinde aynı özellikleri taşıyan sayı sistemi (gerçek sayılar
    gibi).
    field of complex numbers: karmaşık sayılar oyutu.
    field of fractions: üleşkeler oyutu.
    field of real numbers: gerçek sayılar oyutu.
  13. Noun, Photography belirli bir diyafragm açıklığında merceğin görüş alanı.
    wide field of vision: geniş görüş alanı.
  14. Noun, Information Technology alan: bir tutanakta özel bir veri türüne ayrılmış belirli bölge.
  15. Noun açık arazi.
    field sports: açık hava sporları (atletizm, av vb.).
  16. Verb (top oyununda) (a) topu kapmak/yakalamak, (b) alana/sahaya çıkmak.
  17. Verb (oyuncuyu/takımı) sahaya çıkarmak, oyuna sokmak.
  18. Adjective, Sports oyun sahasında olan/vukubulan/yapılan vb.
  19. Adjective, Military cephe/savaş alanı ile ilgili, muvazzaf.
    a field soldier: muvazzaf asker, savaşa katılan asker.

    field gun: sahra topu.
    field artillery: sahra topçusu.
    field-allowance: muvazzaflık zammı.
    field army: sahra ordusu.
    field battery: topçu sahra bataryası (genellikle 4 ilâ 6 toptan oluşur).
    field cap: hizmet kepi.
  20. Adjective kırsal, kırda/tarlada yetişen.
    field flowers: kır çiçekleri.
  21. Adjective tarlada/çiftlikte çalışan.
    a field hand: çiftlik amelesi.
  22. Adjective gezginci, bütün bir bölgeyi dolaşarak iş gören.
    a field agent.
  23. Noun (İskandinavyada) çıplak ve kayalık düzlük, yüksek ova/yayla.
harp meydanı Noun, Military
savaş alanı Noun, Military
muharebe alanı Noun, Military
mareke Noun, Military
kendi alanında büyük ün yapmış olmak Verb
kendi ilgi alanında
mayınlı arazi Noun, Military
bitişik tarla
havaalanı
tarla
bankacılık sahası Noun
arpalık
savaş alanı
savaş meydanı
simsarlık alanı
simsarlık işleri Noun
delikli kartlarda aynı bilgiyi taşıyan sütunlar dizisi. Noun
(beyzbol) orta saha.
center fielder: orta saha oyuncusu. Noun
kömür havzası. Noun
ticaret alanı
ortak alan Information Technology
tazminat sahası Noun
(US) tazminat sahası Noun
bitiştirilmiş alan Information Technology
danışmanlık mesleği
danışmanlık mesleği
danışmanlık mesleği
kredicilik
elmas tarlası
talimhane Military
ekonomi alanı
elektrik alanı: içine konulan elektrikle yüklü cisimlere kuvvet uygulayan uzay parçası.
enerji alanı
eğlence sanayii
deney alanı
sürülmüş alan
finansman alanı
uçuş alanı.
futbol sahası Noun, Football
oyun alanı Noun, Sports
doğalgaz mevcudiyeti
kömüne ait emval ve emlak
altın madeni bölgesi. Noun
yerçekimi alanı
çetin meydan muharebesi Noun
otluk
çayır
sanayi alanı
iş alanı Noun, Employment
dergi piyasası
pazarlama alanı
mayın tarlası
tehlikeli bir durum ya da konu
işlenmemiş tarla
paketlenmiş alan Information Technology
eğlence alanı
tarama alanı
futbol sahası Noun, Football
sürülmüş alan
şantiye zammı
kırsal kesim ödeneği
işyeri zammı
sahra ordusu
saha topçusu
saha topu
hesap uzmanı
gezici denetçi (denetimini ilgili işletmeye giderek yapan denetçi
(askeri) yiyecek torbası Noun
menzil mıntıkası Noun
mesaha defteri
arazi nirengi şebekesi
yemlik mısır, hayvanlara yedirilen mısır. Noun
tarlalara yapılan hasar
spor bayramı. Noun
(okul) spor yarışmaları günü. Noun
manevra/tatbikat günü. Noun, Military
açık havada piknik, eğlence vb. günü.
The children had a field day. Noun
önemli bir gün, beklenmedik başarı/zevk/eğlence/heyecan vb. ile dolu gün.
The newspapers will really
have a field day with this story.
Noun
(askerlik) sargı paketi
(US) korucu
sahra hizmeti
kıta hizmeti
istihkâmcılar Noun
sefer teçhizatı
sahra teçhizatı
(koşudan başka) açık hava yarışması. Noun
atletizm yarışmalarında yarışlardan başka müsabakalar Noun
dış hizmete tayin olunmuş yönetici
dış hizmette yönetici
tatbikat
manevra
yardımcı vasıta
acele çare
pratik deneyim
dış hizmet deneyimi
sahra kademesi
muharebe ders atışı
seyyar demirci ocağı
sahra kuvveti
sahra tahkimatı
el dürbünü Noun
el dürbünü Noun
(futbol) 3 puanlık gol. Noun
(basketbol) 2 puanlık gol Noun
sahra topu
tarım işçisi
sahra karargâhı. Noun
açık hava hokeyi. Noun
sahra hastanesi, seyyar hastane. Noun
spor sarayı: çeşitli atletizm sporlarına elverişli ve kapalı tribünlü bina. Noun
atletizm sahası yanında soyunma odaları olan bina. Noun
yerinde kurulur Information Technology
field strength Noun
alan yeğinliği/şiddeti. Noun
soruşturma
orta hakemi. Noun
sahra mutfağı, seyyar mutfak. Noun
arazi laboratuarı
skylark Noun
pist aydınlatması
line of force Noun
alan mıknatısı: ivdireçlerde, elektrik motor ve üreteçlerinde mıknatıs alanı üreten kısım. Noun
hizmet vermek üzere perakendecileri ziyaret eden üreticinin ya da toptancının satış temsilcisi
dış hizmet yöneticisi
(Br) sahra manevrası
sahra talimnamesi
talimname
saha çizgileri Noun, Sports
mareşal, müşir. Noun
mareşallik
işyerinde yapılan harman
alan momenti
tarla sıçanı. Noun
tarla mantarı. Noun
marş
(politika , Br) kritik oturum
mesaha notları Noun
üssubay: binbaşı, yarbay, albay. Noun
dış teşkilat
(askerlik) arka çantası Noun
ufak bezelye
(Pisum sativum). Noun
sahra topu
manevra
(askerlik) sahra neşriyatı
sahra ocağı, seyyar mutfak ocağı. Noun
kumanya, sahra erzakı. Noun
kumanya
sahra kayıtları Noun
alan çalışması Noun, Marketing
saha araştırması
dış satış teşkilatı
sahra hizmeti
şirket dışı servis
İngiliz tazısı: tüyleri siyah düz veya hafif dalgalı bir cins av köpeği. Noun
tarla serçesi
(Spizella pusilla): Amerikada bulunan ufak bir cins serçe. Noun
açık hava sporları Noun
dış hizmette çalışan personel
dış hizmette çalışan kadro (bir işletmenin merkezinden uzakta çalıştırdığı kişiler
alan yeğinliği/şiddeti. Noun
araştırma etüdü
saha araştırması
alan çalışması Noun, Biology
alan çalışması Noun, Earth Sciences
yerinde pazar araştırması
alan araştırması
sahra telefonu
ürünlerin üretim yeri dışında denenmesi
alan kuramı/teorisi. Noun
kıta eğitimi
arazi denemesi: av köpekleri arasında açık arazide yapılan müsabaka. Noun
(öğretimde) gezi, tatbikat. Noun
(US) dış depo
alan sargısı: bir elektrik makinesinde üzerinden akım geçirilerek manyetik alan üreten sargı. Noun
yerinde araştırma, arazi çalışması: bir bilginin arazi üzerinde yaptığı bilimsel inceleme ve araştırma.

archeological field work.
Noun
yerinde araştırma yapan kimse. Noun