sefer, sıra, dönem, oturum, deneme, girişim, teşebbüs.
They reached an apparent agreement during the first go-around.
Noun
(öfkeli/kızgın) tartışma, münakaşa, mücadele.
Had a real go-around with her about it.
Noun
oyalama, kaçamak, savsama, baştan savma.
He's been giving me the go-around: Beni oyalıyor/baştan savuyor.
Noun
(etrafında) dönme, dolaşma (hava trafiğinde vb.).
Noun