hard

  1. Adjective sert, katı, pek.
    Rocks are hard. The ice is as hard as rock.
    hard court: beton tenis kordu.
  2. Adjective sıkı.
    a hard knot. His muscles were hard.
  3. Adjective zor, güç, müşkül.
    a hard problem/task.
    hard to please: müşkülpesent.
  4. Adjective çetin.
    hard to solve.
  5. Adjective ağır, zahmetli, yorucu.
    hard labor: ağır iş cezası.
  6. Adjective gayretli, çalışkan, faal.
    a hard worker.
  7. Adjective şiddetli.
    a hard rain. a hard fall.
  8. Adjective ters, aksi, kötü, çirkin, dayanılmaz, çekilmez, tahammül edilemez.
    hard luck: talihsizlik, şanssızlık,
    kötü talih.
    hard times: kötü zamanlar, sıkıntılı günler.
  9. Adjective zalim, merhametsiz, kalpsiz, şefkatsiz.
    hard treatment.
    be hard on someone: birine karşı
    insafsız/zalim davranmak, acımamak, gözünün yaşına bakmamak.
  10. Adjective sert, şiddetli.
    a hard winter.
    hard hit: büyük zarara uğramış.
  11. Adjective haşin.
    a hard master.
  12. Adjective kesin, inkâr edilemez.
    hard facts/ hard evidence: kesin deliller.
  13. Adjective (bir şeye) gücenmiş, kırılmış, küskün, muğber.
    hard feeling: güceniklik, gücenme, iğbirar.
  14. Adjective dikkatli, inceleyici, araştırıcı, müdekkik.
    a hard look.
  15. Adjective hiddetli, haşin, kaba, ters, huysuz, asık.
    a hard face: haşin/asık surat.
  16. Adjective, Photography kontrastlı.
  17. Adjective (koşul, çalışma vb.) sıkı.
    hard study: sıkı çalışma.
    He is always hard at it: Durmadan
    çalışıp çabalıyor.
    be hard at work: sıkı/harıl harıl çalışmak.
  18. Adjective acımasız, duygusuz, merhametsiz, gerçekçi.
    a hard view of life.
  19. Adjective inatçı, islâh kabul etmez, yola gelmez, düzeltilemez.
    a hard character.
  20. Adjective cimri, hasis, tamahkâr.
  21. Adjective nakit.
    hard cash: nakit para.
  22. Adjective altınla desteklenen (banknot).
    hard currency.
  23. Adjective (alkollü içki) (a) sert: %22.5'ten fazla alkol içeren, (b) keskin, ekşimiş.
    hard cider.
  24. Adjective (su) sert, acı, kireçli.
  25. Adjective (ekmek, pasta vb.) (a) gevrek, sert kabuklu.
    hard rolls. (b) bayat.
    hard bread.
  26. Adjective (kumaş) düz, az tüylü.
  27. Adjective (uzay aracı inişi) sert, cihazın kısmen hasara uğramasına yol açan.
    a hard landing on the moon.
  28. Adjective, Military yeraltında, atom taarruzuna karşı korunmuş.
  29. Adjective, Phonetics (a) kalın sesli, (b) (c ve g harfleri için) k sesi veren.
  30. Adverb sıkı, çok.
    to work hard: çok/sıkı çalışmak.
  31. Adverb dikkatle, inceden inceye.
    to look hard at a thing.
  32. Adverb sertçe, şiddetle.
  33. Adverb kaskatı.
    frozen hard: kaskatı donmuş.
  34. Adverb hızla, kuvvetle.
    She tripped and came down hard on her back.
  35. Adverb büyük üzüntü/teessür ile.
    He took the news very hard: Haberden büyük üzüntü duydu.
  36. Adverb çok yakın, hemen yanıbaşında.
    War seemed hard at hand: Savaş çok yakın görünüyordu.
  37. Adverb aşırı, ifrat derecede.
    He's hitting the bottle pretty hard: İçkide ifrata kaçıyor.
  38. Adverb, Maritime Traffic alabanda.
    hard aport/starboard: iskele/sancak alabanda.
birinin başarısını çok çalışmasına bağlamak Verb
işçilerini çok çalıştırmak Verb
işçilerini çok çalıştırmak Verb
sabit disk Noun, Hardware
tam peşinden, adım adım (arkasından).
açık park pozisyonu Noun, Aviation
Taş kömürü madenciliği (NACE kodu: 05.1) Noun, Trades-Professions
Taş kömürü madenciliği (NACE kodu: 05.10) Noun, Trades-Professions
çok çalışmasının semeresini almak Verb
başarısını çok çalışmaya borçlu olmak Verb
öğrencilerine çok çalışmanın önemini anlatmak Verb
geçimini sağlamak için çok çalışmak Verb
sonuna kadar/çetin savaşmak, son nefesine kadar/inatla mücadele etmek, teslim olmamak.
şiddetle karşı koymak, kolay teslim olmamak.
daralmak Verb
zorlaşmak Verb
pala sallamak Verb
hafızlamak Verb
zihni yormak Verb
kafa yormak Verb
ıkınmak Verb
gayret etmek Verb
kaskatı
didinmek Verb
çok çalışmak Verb
alın teri dökmek Verb
emek vermek Verb
ter dökmek Verb
maden işçisi
alabanda iskele
sıkı/çekişe çekişe pazarlık.
peksimet
yılmayan
sertleşmiş
pişkin
bildiğini okuyan
(insanlar) kaşarlanmış
(yumurta) katı
pişkin
duygu göstermeyen
güç kitap
çok yakınında.
şekerleme: akide şekeri gibi sert şeker. Noun
disk kartı Information Technology
sert/çetin/atak/gözüpek kimse. Noun
kötü alışkanlıkları olan kimse. Noun
zor/acınacak durumda olan kimse. Noun
insafsız hükümler Noun
nakit
metal para
metal ve kâğıt para
nakit para
kötü şans
kötü şans
Yazık! Aksilik!
ekşimiş elma şarabı. Noun
quahog Noun
taşkömürü, maden kömürü, antrasit. Noun
madenler ve öteki katı hammaddeler Noun
zor şartlar Noun
kâğıda yazılı suret/kopya: aracısız okunabilecek yazı (mikrofilm, disk vb. üzerindeki değil) Noun
nüve: siyasî vb. topluluğun kendini sürekli olarak adamış sadık taraftarlarından oluşan grup. Noun
çetin ceviz: bir kurumun/toplumun çetin, kolay yola gelmez, değişmeye karşı direnen, başeğmez bireyi/grubu. Noun
ciltli
sağlam para
madeni yabancı para
nadir para
katı döviz
talebi sürekli fazlalık gösterdiği için kuru yüksek para
sağlam döviz
çetin/zor iş. Noun
moloz
sağlam dolar
sert içki, (rakı, viski vb. gibi) alkolü fazla olan içki. Noun
sert alkollü içkiler Noun
sert içkiler Noun
arıza dökümü
zahmetli elde edilen kazançlar Noun
zor sınav
acı gerçekler Noun
tartışılamayacak açık gerçekler Noun
tartışılamayan açık gerçekler Noun
inkâr edilemeyecek gerçekler Noun
acımasız kader
garaz
hınç
güvenilir rakamlar Noun
sıkı dövüşmüş
katı buzlanma
ihtiyaç malları Noun
baskı yanlısı hükümet
kıt notlu hoca Noun, Education-Training
notu kıt hoca Noun, Education-Training
zorba
ağır zarar görmüş
sivil polis
istenen kısa çizgi Information Technology
zor meslek
çözülmesi güç düğüm
kürek mahkûmiyeti
sık örülmüş
sert iniş Noun, Transport
kaba dil
öğrenmesi güç dil
sıkı politikacılık
şanssızlık
bir politikaya tam bağlılık
sert
belirli bir politikaya kesin destek veren
ifratçı
müfrit
sert içkiler Noun
kötü şans
şanssızlık
talihim yok !
sert efendi
sert maden
gerçek ve son zamanlardaki güncel haberler Noun
(US) güvenilebilir mali projeksiyonlar Noun
çetin ceviz
donyağı
gres yağı
gres
dikilme
kalkma
(kaba argo) penis sertleşmesi
alabanda
güç sorun
güçlükler içinde
son derece zor(lukla), güç(lükle) müşkül(âtla).
hard put to it meet the deadline: zamanında bitirmek
çok güç.
be hard put to it: zor durumda olmak, başı sıkıntıda/dertte olmak; akla karayı seçmek.
zor okunma
fiziksel kesim Information Technology
bir malın adını ve üstünlüklerini durmadan tekrarlayarak yapılan hoş olmayan satış yöntemi
saldırgan yöntemlerle satış
ağır hizmet
istenen boşluk Information Technology
alabanda sancak
anında durdurmak Verb, Information Technology
sebatlı ve azimli öğrenci
alkol
yalancı tanıklık
okkalı küfür
iki eli şakaklarında düşünmek Verb
kafa yorma
(a) eli dar, muhtaç, acele paraya ihtiyacı olan, (b) ihtiyaç/sıkıntı içinde.
kötü kullanış
aralıksız kullanış
kireçli su
çabuk eskimeyen
(giysiler , vb) dayanıklı
sert kış
zor iş
ağır sözler Noun
kırıcı sözler Noun
ağır iş
çetin iş
hamallık
çok çalışan kimse
çalışkan