hour

  1. saat: günün 1/24'üne eşit zaman süresi.
    He slept for an hour. There are 24 hours in a day. She had
    left half an hour before.
  2. vakit, zaman, saat: günün belirli bir vakti.
    What is the hour? What hour do you open? The hour is
    7.20.
    Dinner hour: yemek vakti/saati.
    The happiest hour of my life.
  3. dönem, kısa zaman süresi.
    After his hour of glory, he was soon forgotten.
  4. şimdiki (içinde bulunduğumuz) zaman, gün.
    the man of the hour: günün adamı/kahramanı.
    the question
    of the hour: günün sorunu.
  5. (a) çalışma saatleri.
    The doctor's hours were from 10 to 4. School hours are 9 to12 and 1 to 4.
    (b) mutat yatma/kalkma zamanı/saati.
    keep regular hours: muntazaman hep aynı saatlerde yatıp kalkmak.
    keep early/late hours: erken/geç yatmak/kalkmak. (c) (Hristiyanlıkta) dua saati, günün belirlenmiş 7 vakti, bu zamanlarda yapılan âyin.
  6. bir saatlik yol/mesafe/uzaklık.
    We live about an hour from the city.
    An hour away from home:
    Evden bir saatlik mesafede.
  7. Astronomy (a) ekvator çemberinin 1/24 ü, 15°lik enlem, (b) (bkz: sidereal hour ).
  8. Education-Training (a) ders saati, bir dersin süresi (40-55 dakika), (b)
    credit hour ile ayni anlama gelir. devam
    saati: bir yarıyıl boyunca bir derse ayrılan haftalık ders saati.
  9. saatlik, … saati, saate/zamana ait.
her saat başı teftişe çıkmak Verb
(a) kritik an/saat, (b)
one's last hour ile ayni anlama gelir. ölüm saati, bir kimsenin öldüğü saat.
saat başı işlemek Verb
bir saatlik ara vermek Verb
saatte ortalama 90 km . sürat
saatte 30 mil hızla
uygunsuz bir saatte
sabahın köründe
uygunsuz zaman
son anda/dakikada.
War, which seemed certain, was prevented at the eleventh hour. To change plans at the eleventh hour.
son dakikada, çok geç, iş işten geçtikten sonra.
saatte 30 mil hızla
saatte ortalama 90 km sürat
bankanın açılış saati
saat hesabıyla ücret almak Verb
saatte 100 km hızla gitmek Verb
doğum saati
yarım saat ara vermek Verb
ziyaret saati
(a) kilisede âyin saati, (b)
Brit. kilisede nikâh töreninin yapılabileceği saat (8.00-15.00 arası).
saat başına ücret almak Verb
(radyoda) çocuk saati
çocuk saati
(a) sohbet toplantısı: kahve vb. içilerek sohbet etmek için düzenlenmiş toplantı, (b)
bk.: coffee break.
görüşme saati
gündüz saati
saatte 100 km gitmek Verb
seçim saati
son fırsat, son dakika, son an: karar değiştirmek vb. için son fırsat.
birini saat ücretiyle istihdam etmek Verb
her çeyrek saatte bir
munzam iş saati
ilave saat
ölüm saati
(motor) uçuş saati
çok erken kalkmak Verb
saatte yüz kilometre gitmek Verb
saatte elli mil gitmek Verb
sıfır saat
(barlarda , vb) ucuz içki saati
dua saati.
bir fırsattan yararlanmak Verb
uğursuz saatte.
In an evil hour I agreed to marry him.
yarım saatlik ara
saatte 100 km
kilovatsaat
bir saat sürmek Verb
bir saat dayanmak Verb
bir saat boyunca devam etmek Verb
günün başta gelen konuları Noun
serbest kalınan saatler
boş saat
öğle tatili.
makine saat
adam saat
bir insan tarafından bir saatte yapılan iş
adam-saat (belirli bir faaliyet için gerekli personel sayısının bu personelin çalışma saatleriyle çarpımı
ölüm saati
ölüm saati
öğle paydosu.
high noon: tam öğle vakti.
saat başında.
every hour on the hour: her saat başı(nda).
From 8 a.m. to 10 p.m. trains leave
every hour on the hour.
saat başı verim
birine çalışma saatine göre ücret vermek Verb
birine saat başına ücret ödemek Verb
çeyrek saat
çeyrek saat
uygun saat
bir saatlik ara vermek Verb
bir saat dinlenmek Verb
saatte 100 km gitmek Verb
(otobüs) saat başı işlemek Verb
her saat başı işlemek Verb
okul saati
dar zaman
tam bir saat
her yarım saatte bir kalkmak Verb
tam saatinde çalmak Verb
tam saati vurmak Verb
televizyon seyretme saati
randevu saati
(radyo) çocuk saati
günün adamı
arabanın süratini saatte 30 mile indirmek Verb
saatte 100 km yol yapmak Verb
saatte 100 km hızla gitmek Verb
bu saat içinde ciro epey artar ve piyasa fiyatlarında büyük değişmelere neden olur
(US) üç aylık vadeli işlemlerin ve opsiyonların vadesinin dolmasından önceki son saat
serbest saat
(televizyon , Br) varyete saati
saat ücreti
tam bir saat beklemek Verb
bütün bir saat boyunca beklemek Verb
başlangıç, birşeyin vukubulduğu zaman.
hücum saati, askerî harekâtın başlama saati. Noun, Military
(a) başlama saati: herhangi bir işin/olayın başladığı/başlayacağı saat, (b) karar saati, kritik an. Noun
saat açısı: gözlemcinin meridyen düzlemi ile bir gök cisminin saat çemberi arasında batıya doğru ölçülen
açı (gök cisminin kaç saat önce gözlemcinin meridyen düzleminden geçtiğini belirtir.
Noun
saat be saat
saat çemberi: bir gök cismi ile kutuplarda geçen düzlemle gök küresinin arakesiti. Noun
zaman klozu (katastrofik hasar fazlası reasüransında tek bir olayın meydana geldiği süreyi tanımlayan kloz
kum saati Noun
akrep, saatleri gösteren ibre. Noun
günün belirli saati
doğum saati
(İskoçya kanunu) taksit vade tarihi
ölüm saati
sınav saati
saat kadranı
buradan bir saat
bir saatlik gecikme
arabayla bir saatlik mesafede
bir saatlik dinlenme
bir toplantı için saat tayin etmek Verb
randevu için bir saat tayini
günün geç bir saatinde
günün geç bir saatinde
saati önceden haber vererek
bir saat önceden haber vererek
belirlenen saatte
Saat kaçta?
konuşma süresini kaydeden saat Communication
üç saatlik ders
çalışma süresini günde sekiz saat olarak kabul eden sistem
borsa kapanış saati
haftada kırk saat
ölüm saat inde
ölüm saatinde
yerel saat açısı
bir saat ileri almak Verb
yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.
bir saatlik kayıt
yoğun trafik
gazeteleri okumaya bir saat ayırmak Verb
meskûn bölgeler trafiğinin azami hızını otuz mil ile sınırlamak Verb
iş çıkış saatinde koşuşmanın en yoğun olduğu zaman
Saatlerinizi bir saat ileri alın.
Saatlerinizi bir saat geri alın.
tren seferini bir saat öne almak Verb
bir tren seferini bir saat öne almak Verb
bütün trenlerin kalkışlarını bir saat ileri almak Verb
bir saat kadar bir uyku çekmek Verb
üç saatlik yolculuk
(US) çalışma saati kanunu
sekiz saatlik vardiyalar halinde çalışmak Verb