her saat başı teftişe çıkmak
Verb
(a) kritik an/saat, (b)
one's last hour ile ayni anlama gelir. ölüm saati, bir kimsenin öldüğü saat.
bir saatlik ara vermek
Verb
saatte ortalama 90 km . sürat
son anda/dakikada.
War, which seemed certain, was prevented at the eleventh hour. To change plans at the eleventh hour.
son dakikada, çok geç, iş işten geçtikten sonra.
saatte ortalama 90 km sürat
saat hesabıyla ücret almak
Verb
saatte 100 km hızla gitmek
Verb
yarım saat ara vermek
Verb
(a) kilisede âyin saati, (b)
Brit. kilisede nikâh töreninin yapılabileceği saat (8.00-15.00 arası).
saat başına ücret almak
Verb
(a) sohbet toplantısı: kahve vb. içilerek sohbet etmek için düzenlenmiş toplantı, (b)
bk.: coffee break.
saatte 100 km gitmek
Verb
son fırsat, son dakika, son an: karar değiştirmek vb. için son fırsat.
birini saat ücretiyle istihdam etmek
Verb
saatte yüz kilometre gitmek
Verb
saatte elli mil gitmek
Verb
(barlarda , vb) ucuz içki saati
bir fırsattan yararlanmak
Verb
uğursuz saatte.
In an evil hour I agreed to marry him.
bir saat boyunca devam etmek
Verb
günün başta gelen konuları
Noun
bir insan tarafından bir saatte yapılan iş
adam-saat (belirli bir faaliyet için gerekli personel sayısının bu personelin çalışma saatleriyle çarpımı
öğle paydosu.
high noon: tam öğle vakti.
saat başında.
every hour on the hour: her saat başı(nda).
From 8 a.m. to 10 p.m. trains leave every hour on the hour.
birine çalışma saatine göre ücret vermek
Verb
birine saat başına ücret ödemek
Verb
bir saatlik ara vermek
Verb
saatte 100 km gitmek
Verb
(otobüs) saat başı işlemek
Verb
her saat başı işlemek
Verb
her yarım saatte bir kalkmak
Verb
televizyon seyretme saati
arabanın süratini saatte 30 mile indirmek
Verb
saatte 100 km yol yapmak
Verb
saatte 100 km hızla gitmek
Verb
bu saat içinde ciro epey artar ve piyasa fiyatlarında büyük değişmelere neden olur
(US) üç aylık vadeli işlemlerin ve opsiyonların vadesinin dolmasından önceki son saat
(televizyon , Br) varyete saati
tam bir saat beklemek
Verb
bütün bir saat boyunca beklemek
Verb
başlangıç, birşeyin vukubulduğu zaman.
hücum saati, askerî harekâtın başlama saati.
Noun, Military
(a) başlama saati: herhangi bir işin/olayın başladığı/başlayacağı saat, (b) karar saati, kritik an.
Noun
saat açısı: gözlemcinin meridyen düzlemi ile bir gök cisminin saat çemberi arasında batıya doğru ölçülen
açı (gök cisminin kaç saat önce gözlemcinin meridyen düzleminden geçtiğini belirtir.
Noun
saat çemberi: bir gök cismi ile kutuplarda geçen düzlemle gök küresinin arakesiti.
Noun
zaman klozu (katastrofik hasar fazlası reasüransında tek bir olayın meydana geldiği süreyi tanımlayan kloz
akrep, saatleri gösteren ibre.
Noun
(İskoçya kanunu) taksit vade tarihi
arabayla bir saatlik mesafede
bir toplantı için saat tayin etmek
Verb
randevu için bir saat tayini
saati önceden haber vererek
bir saat önceden haber vererek
konuşma süresini kaydeden saat
Communication
çalışma süresini günde sekiz saat olarak kabul eden sistem
bir saat ileri almak
Verb
yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.
gazeteleri okumaya bir saat ayırmak
Verb
meskûn bölgeler trafiğinin azami hızını otuz mil ile sınırlamak
Verb
iş çıkış saatinde koşuşmanın en yoğun olduğu zaman
Saatlerinizi bir saat ileri alın.
Saatlerinizi bir saat geri alın.
tren seferini bir saat öne almak
Verb
bir tren seferini bir saat öne almak
Verb
bütün trenlerin kalkışlarını bir saat ileri almak
Verb
bir saat kadar bir uyku çekmek
Verb
(US) çalışma saati kanunu
sekiz saatlik vardiyalar halinde çalışmak
Verb