bir buluşa yol açmak
Verb
birinin birşey yapmasına neden olmak
Verb
birinin birşey yapmasına yol açmak
Verb
birinin birşeyi yapmasıyla sonuçlanmak
Verb
hükümetin düşmesine yol açmak
Verb
(bir kimseyi) yanlış bir şeye inandırıp üzerinde işlemek,
argo işletmek.
birşeyden birşeye bağlanmak
Verb
birşeyi birşeye bağlamak
Verb
birini birşey yapmaya yöneltmek
Verb
birinin birşey yapmasına neden olmak
Verb
birini birşey yapması için etkilemek
Verb
birini birşeyin yanına götürmek
Verb
birini birşeye götürmek
Verb
konuşmayı bir konuya getirmek
Verb
konuşmayı bir konuya getirmek
Verb
(a) (bir bahse/konuya) yol açmak, zemin hazırlamak.
My kind words led up to a request for money. His speech led up to a discussion of war. (b) (bir konuya vb.) ihtiyatla/çekinerek girmek/temas etmek.
He led up carefully to his proposal. (c) … demek istemek, sözü/konuyu belirli bir hedefe götürmeye/sevketmeye çalışmak.
What are you leading up to? Ne demek istiyorsun? (d) götürmek, ulaştırmak.
This road leads up to Çankaya. This staircase leads up to the roof.
lead up to a subject: sözü bir konuya götürmek/çevirmek. (e) … ile sonuçlanmak.
The years that led up to the war. The events that led up to revolution.