(Br) tahliye şartını bozmak
Verb
işverenine işten ayrılma niyetinde olduğunu bildirmek
Verb
acele karar vermemek, belirli bir süre içinde seçmekte serbest olmak, seçme/alma hakkı mahfuz olmak.
birinin hesabında zimmet (borç) bakiyesi bırakmak
Verb
borç bakiyesi bırakmak
Verb
bütün parasını hayır işlerine bırakmak
Verb
çağına damgasını vurmak
Verb
kendi ihtiyarına bırakmak
Verb
işinin yarısını ertesi güne bırakmak
Verb
vasiyetname bırakmak
Verb
işlerini tam bir düzen içinde bırakmak
Verb
bavulunu vestiyere bırakmak
Verb
bagajını vestiyere bırakmak
Verb
kartvizitini bırakmak
Verb
mücevherlerini kasaya koymak
Verb
(Br) mücevherlerini kasaya muhafaza için emaneten bırakmak
Verb
çağına damgasını vurmak
Verb
bir şey üzerinde izini bırakmak
Verb
parasını birine bırakmak
Verb
kâğıtlarını darmadağın bırakmak
Verb
işinden istifa etmek
Verb
malını eşine bırakmak
Verb
malını karısına bırakmak
Verb
eşyalarını emanetçiye teslim etmek
Verb
eşyalarını emanetçiye teslim etmek
Verb
bir şeyi birinin koruması altına vermek
Verb
birinin takdirine bırakmak
Verb
birinin takdirine bırakmak
Verb
(birini) kendi haline/arzusuna bırakmak, işine karışmamak, serbest bırakmak.
(birinin) insafına/merhametine bırakmak, (merhametsizin) eline düşürmek.
left to the tender mercies of: … in (insafsız) eline düşmüş.
He was left to the tender mercies of the police.
arkadaşlarına veda etmek
Verb
aklını kaçırmak, delirmek, çıldırmak.
izin isteyerek gitmek
Verb
izin zni isteyerek gitmek
Verb
üç günlük izin zni alarak gitmek
Verb
birinden izin alarak gitmek
Verb
üç günlük izin zni alarak gitmek
Verb
karısının nafakasını kasıtlı olarak ihmal etme
mücevherlerini kasaya muhafaza için emanet en bırakmak
Verb
birikmiş izin
Noun, Management
yıllık izin
Noun, Employment
izin almadan işe gelmemek
Verb
mazeret izni
Noun, Employment
mazeret izni.
When the soldier's father died he was given compassionate leave to attend his funeral.
Noun, Employment
mazeret izni
Noun, Employment
sıvışma, tüyme, izinsiz/habersiz ayrılma.
take French leave: sıvışmak, tüymek, izinsiz/habersiz ayrılmak.
doğum izni
Noun, Employment
askerlik izni
Noun, Employment
izinli, izinde.
He went home on leave: İzinli olarak evine gitti.
izinli
Adjective, Employment
doğum izni
Noun, Employment
doğum izni
Noun, Employment
uzun süreli görevlendirme
Noun, Education-Training
hastalık izni
Noun, Employment
sıhhi izin
Noun, Employment
özel izin
Noun, Employment
terhisten önce verilen son izin
ücretsiz izin
Noun, Employment
aylıksız izin
Noun, Employment
kullanılmamış izin
Noun, Law
bir konu hakkında karar vermemek
Verb
bir limandan ayrılmak
Verb
(a) (bir kimseyi) yalnız bırakmak, kendi haline terketmek.
Leave him alone, for he wants to rest. (b)
k.d. rahatsız/taciz etmemek, musallat olmamak.
The youngsters wouldn't leave the dog alone, and he finally turned on them: Gençler köpeğe musallat oldular, sonunda köpek de onlara saldırdı.
başka bir gemiyi geride bırakmak
Verb
soru formunda bir yeri boş bırakmak
Verb
rehin olarak bırakmak
Verb
serbest bırakmak, alıkoymamak, salıvermek.
gümrük antreposunda bırakmak
Verb
kötü alışkanlıkları bırakmak
Verb
olduğu şekilde bırakmak, yanar bırakmak
Verb
olduğu şekilde bırakmak
Verb
atlamak, hariç bırakmak, ihmal etmek.
He left out an important matter in his report: Raporunda önemli bir hususu atladı.
bir imkânı nazar-ı itibara almamak
Verb
satış ziyareti sonunda satış görevlisi tarafından potansiyel müşteriye bırakılan belge
takdiri okura bırakmak
Verb
birinin peşini bırakmak
Verb
birinin yakasını bırakmak
Verb
birini rahat bırakmak
Verb
birini ansızın terk etmek
Verb
birşeye müdahale etmemek
Verb
yapılmamış bir şey bırakmak
Verb
toplantıyı tatil etmek
Verb
(a) (bir şeye) göz yummak, aldırmamak, (b) sıvışmak, göze çarpmadan gitmek/tüymek.
arka sına bakmadan gitmek
Verb
firarî
Adjective, Military
işini bırakması için ayartmak
Verb