çok satan ürün (özellikle kitap), çoksatar
Noun, Commerce
uzun askerlik hizmeti nedeniyle emekli maaşı talep etmek
Verb
uzun askeri hizmet karşılığı emekli maaşı bağlanmasını istemek
Verb
sınır aşan yargı yetkisi
Noun, International Law
uzun namlulu silah
Noun, Military
uzun süredir çok satan ürün (özellikle kitap)
Noun, Commerce
geniş açıklıklı
Adjective, Construction
geniş açıklıklı askı köprü
Noun, Construction
yakında, kısa zamanda, çok geçmeden.
We should have news of her before long.
uzun vadeli borç vermek
Verb
fiyatların ilerde artacağını bekleyerek değerli kâğıt satın alıp elinde tutmak
Verb
fiyatların ilerde artacağı ümidiyle tahvil
emtia satın alıp elde tutma
talep karşılığında arzın gecikmesi
fiyatların yükseleceği ve daha sonra pahalıya satılıp kâr edileceği beklentisiyle mal veya menkul değer satma
esen kal(ınız), hoşça kal(ınız), şimdilik Allaha ısmarladık.
hoşça kalın! şimdilik Allaha ısmarladık.
esenkel, Allaha ısmarladık, hoşça kal.
(US) komisyoncu hesabı (komisyoncu tarafından tutulan mal ve menkul değerler hesabı
çok eski zaman, uzak mazi.
Noun
uzun vadeli senet veya poliçe
on beş yıldan daha uzun vadeli tahvil
10 yıldan daha uzun süreli senet
uzun kemik, omurgalılarda kol/bacak kemiği.
Noun
uzun süreli çevrimler
Noun
me çizgi
Information Technology
şehirlerarası (telefon servisi/santralı/operatörü).
Noun
bölme: bütün basamakları gösterilen bölme işlemi.
Noun
artık düzine, 13 adet.
Noun
çoktan beri yerleşmiş olan
çok eskiden beri yerleşik
(Br) uzun vadeli döviz muamelesi
uzun vadeli döviz muamelesi
(US) uzun vadeli üzerinde döviz yazılı senet
asık surat, ekşi yüz, üzgün çehre, somurtma, somurtkanlık.
Noun
özlemek, özlemini/hasretini çekmek, hasret kalmak, burnunda tütmek,
k.d. iple çekmek.
to long for home: yuvasını/evini özlemek.
I am longing for my country: Memleketimi çok özledim.
The children are longing for the holidays: Çocuklar tatili iple çekiyorlar.
uzun galeri: Elizabet ve Jakob çağı malikânelerinin üst katındaki gündelik salon.
Noun
kâğıt para, banknot.
Noun
(a) uzun süre/müddet/zaman, (b) uzak mesafe, (c) uzun süren iş
faiz oranlarında veya döviz kurlarında çıkması beklenen ortalama olumsuz gelişmelere karşı korunmak amacıyla
vadeli sözleşmeler satın alınması
(bir nevi) kaşar peyniri: beyaz- turuncu renkli 5.5 kg.'lık tekerlek halinde çedar peyniri.
Noun
uzun eşek : jimnastik atlama aleti.
Noun
uzun eşek atlama yarışı/oyunu.
Noun
uzun ev/baraka/kulübe: K. Amerika
Iroquois kabilelerinde toplumsal konut olarak kullanılan 30 m. kadar uzunlukta ahşap ev.
Noun
112 librelik İngiliz ağırlık ölçüsü (50.8 kg).
Noun
uzun atlama.
standing/running broad jump = long jump: durarak/ koşarak uzun atlama.
Noun
uzun vadede şirketin kendi kendini tasfiye etmesi
(US) artık istiap kabiliyeti olmayan piyasa
büyük farklı, çok aleyhte olan ihtimal (örneğin 100'de 1).
kendi hisselerini satış emri
kredi hisselerini satma emri
yamyamların yediği insan eti (Maori ve Polinezya yerlilerince verilen ad).
Noun
uzun pozisyon
Noun, Banking
bir simsarın sağlamayı üstlendiğinden daha fazla miktarda değerli kâğıt bulundurması
portföy mevcuduna dayanarak yapılan alım satımlar
Noun
uzun vadeli senet döviz kuru
(Londra) gümrük muamelesi salonu
uzun S: eskiden (genellikle İngilterede) kullanılan entegral işaretine benzer s harfi.
Noun
kafadan sallama/atma, at yarışında kazanma şansı en az olana pey sürme.
Noun
cür'etli girişim: tehlikeli fakat başarıldığı takdirde büyük ödül/çıkar getiren atılım.
Noun
uzaktan çekiş, telefoto.
Noun
çoktanberi, epey/hayli zamandır.
çoktanberi, çok önceleri, çok zaman önce.
Programs which have long since ceased to be useful.
Adverb
uzun zamandır, uzun süreden beri, çoktanberi.
Adverb
uzun ek: iki halatın uzunca birer parçasını üstüste getirip bükerek yapılan düğümsüz ek.
Noun
(US) fiilen elde bulunan değerli kâğıtlar
fiilen elde bulundurulan hisse senet dileri
Noun
(US) fiilen elde bulunan hisse senetleri
Noun
(iskambil) elde fazla sayıda kart tutulan oyun.
Noun
üstün nitelik, seçkinlik, temayüz, temeyyüz: bir kimsenin kendini gösterdiği/sivrildiği/temayüz ettiği
nitelik/eylem/çalışma alanı.
Noun
pekmez, şerbet, tatlı sıvı.
Noun
yaz tatili (üniversite , okul
(üniversite/mahkeme) yaz tatili.
Noun
uzağı/ilerisini görüş, dûrendişlik, plânlamada ilerideki sonucu düşünebilme.
işin özü/özeti, hulâsası, aslı, esası.