never never

  1. (Br) taksitle satın alma sistemi
bir şeyi veresiye satın almak Verb
bir şeyi taksitle ödeyerek satın almak Verb
asla, kat'iyen.
I never ever smoke.
(a) üzülme, aldırma, boş ver, tasalanma, elem çekme.
Never mind what he says: Sen onun sözlerine
aldırma/boş ver!
When he lost his watch, his father said: “Never mind; I'll buy you another one.” (b) zararı/önemi yok, önemli değil, adam sen de.
Never mind the expense: Masrafın önemi yok!
It is raining, but never mind, I'll come over to see you. (c) … şöyle dursun/bir yana, o da bir şey mi?
With this knee injury, I can't walk, never mind run: Dizimin yarasından koşmak şöyle dursun, yürüyemiyorum bile.
(a) aldırma, boş ver.
never mind the noise: Gürültüye aldırma. (b) zararı/önemi yok, farketmez,
hiç de önemli değil.
never mind, I'll do it myself: Zararı yok, ben kendim yaparım.
bir daha mı, kat'iyen/asla/Allah göstermesin.
Geç olsun da güç olmasın. Sentence
gelişmeden kalmış olmak Verb
bir türlü birbirlerine ısınmamış olmak Verb
güçlüklerle hiç karşılaşmamış olmak Verb
hiç dikkate almamış olmak Verb
onun güldüğünü hiç görmedim
...e vaktim olmadı. Sentence
...e fırsat bulamadım. Sentence
onun gibisini görmedim
(felaket/servet vb.) gelince toptan gelir.
felaket (bazen da refah) gelince tomarla gelir.
Hiç düşünmemiştim.
! Allah feyzini daim etsin/gölgeni üstünden eksiltmesin.
bir bela hiçbir zaman yalnız gelmez
hiç, hiçbir zaman.
Such an idea never occured to me: Böyle bir fikir hiç (bir zaman) aklıma gelmedi.

I have never yet seen it: Onu daha hiç görmedim.
Adverb
asla, kat'iyen, bir daha.
never again: tövbeler tövbesi! bir daha mı, asla! kat'iyen!
Go back
there? Never!: Bir daha oraya gitmek mi? Asla!.
He never came back: Bir daha geri gelmedi.
I've never met him and I hope I never will meet him: Onunla asla karşılaşmadım ve inşallah karşılaşmam da.
Adverb
Hiç bu kadar iyi olmamıştım.
Bomba gibiyim.
önemli bir başarı elde edememek Verb
buraya bir daha ayak basma sakın
birşeyi mutlaka yapmak Verb
birşeyi daima yerine getirmek Verb
birşeyi daima yapmak Verb
birşeyi asla ihmal etmemek Verb
birşeyi asla aksatmamak Verb
birşeyi asla unutmamak Verb
birşeyi aksatmadan yapmak Verb
hep ilerleme kaydetmek Verb
hep ilerlemek Verb
gittikçe daha başarılı olmak Verb
sürekli gelişme kaydetmek Verb
Boşver.
Zararı yok.
Ziyanı yok.
Dert etme.
cesaretini kaybetme! sebat et! dâvandan asla vazgeçme!
görülmemiş
(her) ne kadar, ne derece, ne denli.
He won't be able to do it, though he try never so hard: Ne
kadar çaba sarfetse gene de başaramayacak.
Be he never so brave: Ne kadar cesur olursa olsun.
gözlerini ayırmamak Verb
ağzına sürmemek Verb
görevinden hiçbir zaman kaçınmamak Verb
eksik etmemek Verb
hiç hata yapmamak Verb
(asla) unutulmaz.
sen karışma, sana ne, seni ilgilendirmez, sen kendi işine bak.
“Who's that letter from?” “Never you mind!”
never-never land ile ayni anlama gelir. muhayyel/hayalî/ideal (durum/koşul/yer vb.).
taksitle/veresiye (satınalma).
I can't pay for it all at once, so I suppose I'l have to get it on
the never-never : Peşin para ile alamam, galiba taksitle almam gerekecek.
to buy on the never-never: taksitle almak.
vb. gibi olumsuzluk bildiren sözcüklerden sonra aynı olumsuzluk anlamını kuvvetle sürdürmek için kullanılır:

I never saw him again, nor did I regret it: Onu bir daha görmedim, buna pişman da değilim.
herşeyden haberi olmak, hiçbir şey gözünden kaçmamak.
!: Allah Allah, şaşılacak şey, olur şey değil, böylesini asla işitmedim/görmedim.
“You mean he actually
did it? Well, I never!” “Yani hakikaten böyle bir şey yaptı mı? Olur şey değil!”