noise

  1. Noun, Photography parazit
  2. gürültü, patırtı, şamata, velvele, yaygara.
    The noise kept me awake.
    noise pollution: insana/çevreye
    zararlı gürültü.
  3. ses.
    The noise of rain on the roof.
  4. feryat, bağırma.
  5. Physics parazit, gürültü, parazit.
  6. dedikodu, iftira, bühtan.
  7. gürültü etmek, patırtı/yaygara yapmak.
  8. çok konuşmak, gevezelik/zevzeklik etmek.

  9. noise about/abroad: (haber/şayia/dedikodu) yaymak/çıkarmak/neşretmek.
    The scandal was quickly noised about.
gürültüyü susturma
uçak sesi
dış gürültü Noun, Transport
uğultu.
kodaman, büyük adam.
He thinks he's a big noise.
gürültüsüz
gökada gürültüsü: Samanyolunun uzaya yaydığı geniş bandlı gürültü işareti.
tangırdamak Verb
çok gürültü etmek Verb
gürüldemek Verb
gürlemek Verb
gürültü yapmak/çıkarmak, ortalığı velveleye vermek.
zangırdama
gurultu
yaygarayı/feryadı basmak.
çatırtı
ak-gürültü, yaygın gürültü: geniş bir frekans bandına yayılmış gürültü.
ak-gürültü: frekans bandı çok geniş, genliği sabit ve fazları gelişigüzel işaret dizgesi. Noun
patır kütür
gürültü yü azaltma
gürültüyü azaltma
gürültü seviyesi kontrolu
gürültü seviyesi kontrolü
parazit giderici
gürültü seviyesi
gürültü düzeyi
insanlara zarar veren gürültü
havanın gürültü ile kirlenmesi
gürültü kirliliği Noun, Environment-Ecology
gürültü yü önleme
gürültüyü önleme
gürültü seviyesini indirme
gürültü sınırlamaları Noun
gürültüsınırlamaları Noun
gürültüyü yok etme
gürültü yü yok etme
lütfen biraz daha az gürültü yapın
gürültü sınırlandırılması
gürültü emisyonu sınırlaması
ünlenmek, ünü yayılmak, meşhur olmak.
şikâyet etmek, şikâyette bulunmak.
The bus was late again today. Let's make a noise to the company about it.
izin verilebilir gürültü düzeyi
kabul edilebilir gürültü düzeyi
gürültü kontrol tüzüğü
gürültü ile mücadele derneği
sokaktaki gürültüyü kesmek Verb
Gürültüyle Mücadele Komisyonu