sırası gelmek, icabına bakılmak, … ile meşgul olunmak.
Your case comes on tomorrow: Yarın sizin davanıza bakılacak. (c)
k.d. başlamak, yaklaşmak.
There's a storm coming on: Fırtına yaklaşıyor.
It came on to rain/to snow Brit. Yağmur/kar başladı.
If it comes on to rain we sahll get wet. (d) (bkz:
come along (a, b, d, e) ), (e) (bkz:
come across (a) ). (f) haydi! ne olur! lütfen gibi anlamlarda birisini ikna etmek için kullanılır:
come on! Go with us to the movies! Ne olur, bizimle sinemaya gel. (g)
argo etki bırakmak, etkilemek, izlenim yaratmak.
She comes on a bit too strong for my taste. (h) sabırsızlık, tahammülsüzlük, inanmama, şaşkınlık, hayret vb. ifade ader. Türkçe “amma da yaptın ha! hoppala! haydi be sen de! yok canım! deme be!” gibi deyimlerle tercüme edilebilir.
Aw, come on! You can't expect me to swallow that story! Haydi be sende ), (bkz:
o martavalı bana yutturamazsın!