across

English-Turkish Translation

  1. ortasında(n).
    The road lies across the plain: Yol ovanın ortasından geçer.
  2. bir uçtan bir uca, bir yandan bir yana, karşıdan karşıya.
    to swim across a river: nehrin bir kıyısından
    karşı kıyısına yüzmek.
  3. karşı(sın)da, öbür tarafta.
    the window across mine: penceremin karşısındaki pencere.
    He lives
    across the street: O sokağın karşı tarafında oturuyor.
  4. aşırı.
    across the sea: denizaşırı.
  5. karşı karşıya.
    to come across : karşı karşıya gelmek, karşılaşmak, rasgelmek.
  6. çaprazlama, çaprazvari.
    His arms were folded across.
  7. öbür taraf(t)a, karşı yakada.
    We shall soon be across: Yakında karşı yakada olacağız.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

become across
tesadüf etmek Verb
belt in/out/across
arşınlamak, (geniş adımlarla) yürümek.
He belted down the street.
come across
(a) rasgelmek, tesadüf etmek, beklenmeyen anda karşılaşmak, tesadüfen bulmak.
I've just come across
a beautiful poem in this book. (b) etkimek, etkili/müessir olmak, başarı sağlamak, beklenen etkiyi yaratmak, hüsnü kabul görmek.
Your speech came across very well. (c)
come across as …
k.d. … gibi gözükmek, … gibi gelmek, … intıbaını uyandırmak.
He came across (to me) as (being) quite a nice person really. (d)
come across with
argo (ihtiyaç halinde) para/bilgi vermek, ödemek, teslim etmek, sakladığını çıkarıp vermek.
Wealthy relatives who come across with a couple of thousand dollars.
cut across
aşmak, üstün olmak, ötesine geçmek, sınırını geçmek.
The new tax program cut across party lines.
drop across
gitmek, gelmek, uğramak.
We dropped across to see him: Gidip onu gördük (Onu görmeye gittik).

He dropped across to see us: Bizi görmeye/ziyarete geldi.
fall across
karşılaşmak, tesadüfen aralarına karışmak.
ferry across
nehrin bir kıyısından öbürüne geç(ir)mek.
get across
(a) açıklamak, izah etmek, anlatmak, anlaşılmasını sağlamak, anlaşılmak.
Did your speech get across
(to the crowd)? It finally got across him that he wasn't welcome. (b)
Brit. k.d. (birisinin) canını sıkmak, (c)
k.d. (piyes vb.) başarılı olmak.
get something across
bir şeyi karşısındakine anlatmak tabilmek Verb
get the news across
halka haber iletmek Verb
go across
karşıya geçmek Verb
help someone across
birini karşıya geçirmek Verb
hop across
hızla karşıya geçmek Verb
put across
kabul ettirmek, münasip şekilde anlatmak, başarı ile yapmak/bitirmek.
You can't put that across me:
Bunu asla kabul etmem, bana onu yutturamazsın.
put a deal across: bir alış verişi başarıyla tamamlamak.
run across
karşılaşmak, rastgelmek, tesadüf etmek.
stumble across
rastlamak Verb
to get across
(a) bir taraftan bir tarafa geçirmek, (b) (piyes vb.) başarılı olmak.
to get the idea across
fikrini anlatabilmek, karşısındakinin kafasına sokabilmek.
across from
...'ın asında
across from us
(US) karşıda
across from us
karşı tarafta
across the board
(a) herşeyi içeren (anlaşma), (b) herkesi aynı derecede etkileyen (ücret, vergi vb.), (c) sistematik
olarak, (d) (at yarışında) üçlü bahis.
across the network
bir programın yayın ağının tüm vericilerinden aynı anda yayımlanması
across the tracks
kenar mahallede.
across the way
karşı tarafta, yolun öte tarafında.
arms folded across his chest
kollarını göğsünde kavuşturmuş
be spread across the front page
bütün birinci sayfayı kaplamak Verb
come across a treasure
hazine bulmak Verb
come across as something
birşey hissi uyandırmak Verb
come across as something
birşey olduğu düşünülmek Verb
come across as something
birşey gibi görünmek Verb
come across as something
birşey gibi görülmek Verb
come across sb
biriyle karşılaşmak Verb
come across someone
birine tesadüf etmek Verb
come across someone
birine rastlamak Verb
come across someone
biriyle karşılaşmak Verb
come across something
birşeyi rastlantı eseri bulmak Verb
come across something
birşeyi keşfetmek Verb
come across something
birşeye rastlamak Verb
come across with
gerektiğinde bilgi veya para sağlamak Verb
come across with something
birşeyle imdada yetişmek Verb
come across with something
birşey sağlamak Verb
cut across all the lobs
hiçbir şeye riayet etmemek Verb
debate across the floor
iktidar partisiyle münakaşa etmek Verb, Politics-Intl. Relations
ditch cut across a road
kasis
draw a red herring across the trail
böyle bir söz söyleyerek konuşmayı bile bile esastan çevirmek Verb
escape across the border
sınırı geçerek kaçmak Verb
fail across the board
her açıdan başarısız olmak Verb
flash news across the world
dünya çapında flaş haber
from across the Channel
denizin karşı kıyısında
get across to an audience
dinleyicileri etkilemek Verb
get across with the audience
dinleyicilerle iletişim kurmak Verb
get something across to someone indirectly
sezdirmek Verb
inscribe across the face of a bill
bir senedin yüzüne ciro etmek Verb
live across the way
yolun karşısında oturmak Verb
put across a business deal
bir iş anlaşmasını başarıyla gerçekleştirmek Verb
put across something
birşeyi anlaşılır hale getirmek Verb
put across something
birşeyi açıklamak Verb
put across something
birşeyi anlaşılır kılmak Verb
put across the message
mesajı aktarmak Verb
put it across someone
aldatmak, intikam almak, dayak atmak.
run across an old friend
eski bir dostla karşılaşmak Verb
step across the road
yolun karşısına geçmek Verb
The idea came across my mind
Aklıma şu fikir geldi.
the shop across the road
yolun karşısındaki dükkân
travel across country
memleketi bir uçtan öteki uca geçmek Verb
waddle across the road
yol boyunca badi badi yürümek Verb
walk across a street
caddenin karşısına geçmek Verb
walk across the road
karşıya geçmek Verb
whistlestop across the country
(US) seçim kampanyası için dolaşmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database