all of

English-Turkish Translation

  1. en aşağı.
    It cost him all of $50: Ona en aşağı 50 dolara mal oldu.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

each and all of
her birimiz
all of a lump
hepsi birden
all of a sudden
ânide, birdenbire, apansızın.
all of a sudden
ansızın, birdenbire, âniden, âni olarak, beklenmedik anda.
all of a sweat
kan ter içinde
all of it
hepsi
all of one piece
tek parça halinde
all of one piece
yekpare
all of the
tamam
all of them
hepsi
all of us
hepimiz
all of us
top umuz
all of you
topunuz
all of you
hepiniz
be all of a jump
sinirleri çok gergin olmak Verb
be all of a piece
hepsi aynı şey olmak Verb
be all of one mind
hemfikir olmak Verb
be all of one mind
herkesin aynı fikir de olması
be all of one mind
herkes aynı fikirde olmak Verb
be struck all of a heap
birden şaşkına dönmek Verb
be struck/knocked all of a heap
çok şaşırmak, şaşırıp kalmak, hayretten küçük dilini yutmak.
I was struck all of a heap: Şaşırıp kaldım.
gain unusual courage all of a sudden
canavar kesilmek Verb
strike all of a heap
süprize neden olmak Verb
substantially all of ...
...'in hemen hemen tamamı Noun
take all of sb's money during a poker's game
temizlemek Verb
after deduction of all expenses
bütün masraflar çıktıktan sonra
all corners of the world
dünyanın dört bir yanı Noun
all manner of political goals
her türlü siyasi amaç
all manner of things
her çeşit şey
all or part of ...
...'in bir kısmını veya tamamını Noun
all or part of ...
...'in bir kısmı veya tamamı Noun
all phases of operations
harekâtın bütün safhaları Noun
all phases of the operation
harekâtın bütün safhaları Noun
all sections of society
toplumun tüm kesimleri Noun
all sectors of society
toplumun tüm kesimleri Noun
all shades of opinion
her türlü fikir
all shades of thought
bütün farklı fikirler Noun
all sorts of
her türlü
all the colors of the rainbow
rengârenk, her türlü renk.
to paint the house (in) all the colors of the rainbow: evi her türlü renge boyamak.
all the offshoots of this policy
bu politikanın bütün dalları Noun
all types of ...
her türlü ... Adjective
all types of ...
her nevi ... Adjective
all types of ...
her çeşit ... Adjective
all walks of life
toplumun tüm kesimleri Noun
all walks of life
toplumun çeşitli kesimleri Noun
at all hours of the day
günün her saat inde
at all stages of ...
...'in her aşamasında Adverb
at all stages of ...
...'in tüm aşamalarında Adverb
banning of all steel import
tüm çelik ithalatının yasaklanması
be all in favour of sth
bir şeyin lehinde olmak Verb
be in possession of all one's faculties
aklı başında olmak Verb
be in the enjoyment of all one's senses
aklı başında olmak Verb
be in the enjoyment of all one's senses
melekelerine hâkim olmak Verb
be out of all
beş parasız kalmak Verb
be out of all count
hesaplanamaz olmak Verb
be out of all relation to sth
bir şeyle hiç ilgisi olmamak Verb
bit of all right
tatminkâr, memnun edici.
The way he saved that girl's life was a bit of all right: O kızın hayatını
kurtarması, memnun edici bir şeydi.
Body of Principles for the Protection of All Persons under Any Form of Detention or Imprisonment
Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü Noun, International Law
by all manner of means
muhakkak, mutlaka, herhalde, elbette.
no manner of doubt: kuşkusuz, hiç şüphe yok.
clear of all expenses
hiç masrafsız
clear of all expenses
hiç masraf sız
consider all angles of a question
bir sorunu etraflıca ele almak Verb
consider something from all points of view
bir şeyi her açıdan ele almak Verb
Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Noun, Law
Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme Noun, International Law
cost a sum out of all reason
çok fahiş fiyata mal olmak Verb
deal in goods of all kinds
her türlü mal ticareti yapmak Verb
Declaration on the Elimination of All Forms of Intolerance and of Discrimination Based on Religion or Belief
Din veya İnanca Dayanan Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, Dine
veya İnanca Dayalı Müsamahasızlığın ve Ayırımcılığın Bütün Şekilleriyle Ortadan Kaldırılması Hakkında Bildiri
Noun, International Law
deprive of all value
değerinıyok etmek Verb
deprive of all value
değerini yok etmek Verb
destitute of all means
her şeyden mahrum
dismiss all thoughts of revenge
bütün öç alma düşüncelerini aklından çıkarmak Verb
disposal of all material resources
bütün maddi kaynaklardan tasarruf hakkı
disposal of all material resources
bütün maddi kaynakların tasarruf hakkı
exclude all possibilities of doubt
her türlü kuşku olasılığını bertaraf etmek Verb
exclusively of all other causes
bütün öteki nedenler hariç
first of all
ilkönce, en evvel, herşeyden önce, evvelemirde.
first of all let me say how glad I am to be here.
first off, let's see where we agree and disagree.
First of all,
Herşeyden önce,
fleece someone of all his money
birinin bütün parasını soymak Verb
fleece someone of all his money
birinin parasını çalmak Verb
fount of all knowledge
tüm bilgilerin kaynağı
free of all average
avarya sız
free of all average
her türlü avaryadan muaf
free of all average
(faa) bütün avaryalar hariç
from all corners of ...
...'in dört bir yanından Adverb
from all points of view
her hususta
from all walks of life
toplumun her kesiminden Adverb
get all the pleasure one can out of sth
keyfini çıkarmak Verb
go the way of all the earth
ölmek Verb
handle all sort of business
her işi yapmak Verb
handle all sorts of business
her işi yapmak Verb
have all the makings of ...
... için gereken herşeye sahip olmak Verb
have disposed of all arguments
bütün iddiaları bertaraf etmiş olmak Verb
have good opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
have opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
hold one's way in spite of all obstacles
bütün engellere karşın yolunda gitmeye devam etmek Verb
in all stages of ...
...'in her aşamasında Adverb
in all stages of ...
...'in tüm aşamalarında Adverb
in contempt of all rules and regulations
bütün kural ve nizamlara karşı gelme
in full settlement (in settlement of all claims)
taleplerin tamamıyla ödenmesi
inclusive of all transport costs
tüm nakliye masrafları dahil
International Convention on Protection of All Persons from Enforced Disappearance
Her Kişinin Zorunlu Kaybedilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme Proper Name, Law
International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme Noun, International Law
International Convention on the Protection of the Rights of All Migrant Workers and Members of their Families
Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme Noun, International Law
it all depends on his sense of justice
insaf ına kalmış
it would be best of all if he resigned
en iyisi istifa etmek olurdu
jockey someone out of all his money
birinin parasını soymak Verb
lay before someone all the facts of a case
bir davanın bütün gerçeklerini birinin önüne sermek Verb
least of all
(a) hepsinden daha az/önemsiz/küçük.
He deserves it least of all: O buna herkesten daha az lâyıktır/müstahaktır
(hiç de lâyık/müstahak değildir). (b) bilhassa … değil, hele … hiç.
least of all would I wish to offend him: Hele onu hiç gücendirmek istemem.
No one, least of all children, paid attention: Hiç kimse, hele (özellikle) çocuklar hiç dikkat etmediler.
least of all least
en azından (he deserves it of all = ona en az o layık
lose all sense of judgment
duygusunu yitirmek Verb
lose all sense of proportion
nisbet duygusunu yitirmek Verb
lose all sense of proportion
korkunç boyutlara varmak Verb
loss of a ship with all hands
bir geminin bütün mürettebatıyla birlikte batması
make all sorts of excuses
bin bir dereden su getirmek Verb
man of all work
el ulağı
most of all
üstelik, bilhassa.
of all others
ötekiler/hepsi/herkes arasından.
That man of all others: Bütün ötekiler arasından bu adam …
Fancy
coming this day of all others: Başka gün kalmamış gibi sen tut da bugün gel!
of all ranks and classes
her rütbe ve sınıftan
of all sizes
küçüklü büyüklü
Of all the cheek!
Böyle rezillik olmaz! Sentence
Of all the cheek!
İnsaf artık! Sentence
Of all the cheek!
Bu kadar da olmaz! Sentence
Of all the cheek!
Olacak iş değil! Sentence
Of all the cheek!
Hayret birşey! Sentence
Of all the nerve!
Bu kadar da olmaz! Sentence
Of all the nerve!
Hayret birşey! Sentence
Of all the nerve!
İnsaf artık! Sentence
Of all the nerve!
Böyle rezillik olmaz! Sentence
Of all the nerve!
Olacak iş değil! Sentence
on top of all this
bütün bunlara ek olarak Adverb
on top of all this
tüm bunlara ek olarak Adverb
on top of all this
bütün bunlara ilaveten Adverb
on top of all this
tüm bunlara ilaveten Adverb
out of all comparison
mukayese kabul etmez
out of all proportion
tamamıyla nispetsiz
out of all proportion
tamamiyle nisbetsiz
out of all recognition
tanınmayacak/inanılmayacak derecede.
The social structure has changed beyond recognition .
oversee the spending of all government departments
bütün hükümet dairelerinin harcamalarını kontrol etmek Verb
pass round to all the members of the family
bütün aile üyelerine geçirmek Verb
people of all ages
her yaştan insan, her yaştaki insan, yediden yetmişe herkes, küçüklü büyüklü herkes Noun
people of all persuasions
her din ve mezhepten kişiler Noun
people of all ranks
her sınıf halktan
people of all ranks
her sınıf halk
reduction of 5 % on all lines
her kalem eşyadan yüzde 5 indirim
relieve someone of all responsibility
birini her türlü sorumluluktan kurtarmak Verb
religious duty required of all Moslems
farz
reservation of all rights
bütün hakların mahfuz olması
retain the use of all one's faculties
aklı yerinde olmak (bütün akli melekelerine sahip olmak Verb
spread all sorts of falsehood about sb
biri hakkında her türlü yalan yaymak Verb
study all sides of a question
bir sorunun her yönünü incelemek Verb
sum in full settlement of all claims
sus payı
take all the pleasure out of sth
zehretmek Verb
the best of all would be for him to resign
en iyisi istifa etmek olurdu
throw off all sense of shame
bütün utanma duygusunu bir yana bırakmak Verb
transact all types of banking
her türlü bankacılık hizmeti yapmak Verb
try all sorts of wiles
allem kallem etmek Verb
warranted free of all average
her türlü avarya hariç taahhüt edilmiştir
weary of living all alone
yalnız yaşamaktan bıkmış
Well, of all the ...!
Hayret birşey! Sentence
Well, of all the ...!
İnsaf artık! Sentence
Well, of all the ...!
Bu kadar da olmaz! Sentence
Well, of all the ...!
Olacak iş değil! Sentence
Well, of all the ...!
Böyle rezillik olmaz! Sentence
well, of all things
! hoppala! bir bu eksikti!
within the reach of all
herkesin erişebileceği yerde
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

en azından (he deserves it of all = ona en az o layık
least of all least
Turkish-English phrases from Zargan's own database