(a) beynine kurşunu sıkmak, beynini patlatmak, intihar etmek, (b)
argo kafa patlatmak, çok sıkı
çalışmak.
He blew his brains out to pass the exam.
itidalini/soğukkanlılığını kaybetmek, birdenbire parlamak.
rolünü unutmak veya yanlış yapmak/okumak.
(uyuşturucu madde vb. ile) aklını/idrakini bozmak, sapıttırmak, (b) aşırı zevk vermek veya almak, mest
etmek/olmak, kendinden geç(ir)mek.
(a) esrar etkisiyle kendinden geçmek, (b) deli etmek, şaşkına çevirmek.
kendini methetmek, övünmek, böbürlenmek.
böbürlenmek, şişinmek, övünmek, kendini övmek/methetmek.
kendi borusunu öttürmek, kendini övmek, övünmek.
itidalini kaybetmek, çok öfkelenmek, tepesi atmak, zıvanadan çıkmak.
When he came in and saw the mess, he blew his stack.
tepesi atmak, son derece öfkelenmek.
(a) tepesi atmak, çok öfkelenmek, köpürmek, (b) aklını kaçırmak, delirmek.
We thought that he must have have blown his top to make such a fool of himself.
(a) tepesi atmak, çok kızmak/öfkelenmek, (b) çıldırmak, delirmek, aklını oynatmak.
birinin beynini uçurmak
Verb
birinin beynini patlatmak
Verb
birinin aklını başından almak
Verb
büyük başarısızlığa uğramak, yüzüne gözüne bulaştırmak.
soğukkanlılığını kaybetmek, tepesi atmak, zıvanadan çıkmak, sinirlenmek.
He blew his cool: Tepesi attı.
rakibin gövdesine indirilen yumruk.
(boksta) belden aşağıya vurulan yumruk.
Noun
kalleşlik, sinsice/kahpece hücum/davranış.
Noun
ağır derbe, pek şiddetli vuruş.
çıkıp hava almak, hava almak için gezinmek.
zahmetsizce, kavgasız gürültüsüz, bir kurşun atmadan, kimsenin burnu kanamadan.
The military coup was accomplished without striking a blow: Askerî darbe, kimsenin burnu kanamadan başarıldı.
elle öpücük göndermek
Verb
birşeyin yanlış olduğunu kanıtlamak
Verb
birinin aklını başından almak
Verb
birini çok heyecanlandırmak
Verb
birini rahatlıkla yenmek
Verb
birini çok sevindirmek
Verb
birini kolayca alt etmek
Verb
birini kolayca saf dışı bırakmak
Verb
birini çok mutlu etmek
Verb
(a) izabe fırınının faaliyetine son vermek, (b) devirmek, yıkmak.
The storm blew the trees down.
saçları kuruturken şekil vermek
Verb
saç kurutma makinesi
Noun, Personal Care-Hygiene
cam üflemek
Verb, Glass Industry
çok şiddetli esmek.
The wind was blowing great guns and the big waves beat the shore.
fırtına kopmak, (rüzgâr) çok şiddetli esmek, tozu dumana katmak.
duraksamak, kararsız olmak, sık sık fikir değiştirmek, bir dediği bir dediğine uymamak, kâh öyle kâh
böyle demek.
He blew hot and cold about accepting the proposal.
bir dediği bir dediğini tutmamak, kâh öyle kâh böyle söylemek/davranmak, hem lehinde hem aleyhinde bulunmak.
(a) çıkagelmek, ansızın gelivermek.
My uncle just blew in from Toronto. (b) çarçur/israf etmek,
boş yere harcamak.
He blew in his entire savings on horse races. (c) (rüzgâr) kırmak, sökmek, içeri girmek.
The wind blows in at the window.
bir yerde bitivermek
Verb
bir yerde aniden ortaya çıkmak
Verb
cam kalıbı: içine cam üflenerek şekil verilen menteşeli kalıp.
Noun
(a) (istim) salıvermek, boşaltmak.
to blow off the steam. (b)
k.d. hiddetle parlamak, bağırıp
çağırarak öfkesini gidermek, hıncını almak, (c) (rüzgâr) alıp götürmek, uçurmak.
The wind has blown off his hat. (d) üflemek.
to blow off the dust: tozu üflemek.
biriyle randevuya gitmemek
Verb
birini dikkate almamak
Verb
birşeyi dikkate almamak
Verb
(a) ağzına geleni söylemek, içini boşaltmak, ağzını açıp gözünü yummak, verip veriştirmek, (b) fazla
enerjiyi harcamak, istim salıvermek/boşaltmak.
(a) sön(dür)mek.
The candles blew out at once. (b) (fırtına vb.) dinmek, hafiflemek.
The storm has blown itself out. (c) (petrol veya gaz kuyusu) kontrol edilemeyecek şekilde petrol/gaz kaçırmak, (d) (izabe fırınını boşaltıp temizleyerek) faaliyetine son vermek, (e) şişirmek.
to blow out one's cheeks: avurtlarını şişirmek, (f) boşaltmak, çıkarmak.
to blow the air out (from gas pipes, etc.): (gaz borularının vb.) havasını boşaltmak/çıkarmak.
to blow out a boiler: kazanın suyunu boşaltmak. (g) (rüzgârla) uçmak, uçup gitmek.
My paper blew out of the window.
(a) (fırtına, tipi) dinmek.
The storm blew over in 5 minutes. (b) unutulmak.
The scandal will eventually blow over: Skandal, eninde sonunda unutulacaktır.
kesinlikle yalanlamak
Verb
birine öpücük göndermek
Verb
birine eliyle öpücük göndermek
Verb
birini saf dışı bırakmak
Verb
birini arkada bırakmak
Verb
birşeyi patlatarak yok etmek
Verb
birşeyi havaya uçurmak
Verb
başını dinlendirmek, hava almak.
Let's go for a walk and blow the cobwebs away.
sırrı açığa vurmak, ifşa etmek.
bir sırrı birdenbire açıklamak, başkalarının sırrını bulup meydana çıkarmak.
bir sırrı ortaya çıkarmak
Verb
birşey üzerindeki sis perdesini aralamak
Verb
bir sırrı açığa vurmak
Verb
(uyuşturucu madde vb. ile) aklını/idrakini bozmak, sapıttırmak, (b) aşırı zevk vermek veya almak, mest
etmek/olmak, kendinden geç(ir)mek.
(a) (bir kimsenin/kurumun işine devamına) engel olmak, durdurmak, (b) muhbiri ele vermek, (c) herkese
duyurmak, açıklamak, etrafa yaymak, ihbar etmek, gammazlamak.
to blow the whistle on a conspiracy: suikast teşebbüsünü ihbar etmek.
pürmüz
Noun, Food-Kitchen
(a) çıkmak, zuhur etmek, patlak vermek.
A storm blew up: Fırtına çıktı.
It is blowing up for a gale: Kasırga çıkıyor. (b) patlamak, havaya uçmak, berhava olmak.
The ship blew up. (c) patlatmak, havaya uçurmak, berhava etmek, atmak.
to blow up a bridge: bir köprüyü atmak/havaya uçurmak. (d) abartmak, şişirmek, mübalâğa etmek.
He blew up his own role in the account of the battle. (e)
k.d. çok kızmak, öfkelenmek, tepesi atmak, parlamak, köpürmek, küplere binmek.
When he heard she was going to quit the school, he simply blew up. (f)
k.d. azarlamak, paylamak, haşlamak, (g) şişirmek.
to blow up a tire. (h) (fotoğrafı) büyütmek, agrandisman yapmak, (i)
mat. (işlev) sonsuza uzanmak.
bir gemiyi havaya uçurmak
Verb
biri için ağır bir darbe olmak
Verb
(rezaleti/skandalı/yolsuz işleri) açıklamak, açığa vurmak, gözönüne sermek,
k.d. kirli çamaşırları
ortaya dökmek.
The newspaper articles took (or blew) the lid off his illegal activities: Gazeteler onun yaptığı yolsuzlukları açıkladılar.
birşeye darbe vurmak
Verb
birşeyi sekteye uğratmak
Verb
birşeyi kesintiye uğratmak
Verb
birşeyi sekteye uğratmak
Verb
birşeye darbe vurmak
Verb
birine yardımcı olmak için birşey yapmak
Verb
biri için harekete geçmek
Verb
birine yardımcı olmak için harekete geçmek
Verb
birşeye yardımcı olmak için harekete geçmek
Verb
birşey adına harekete geçmek
Verb
birşey için harekete geçmek
Verb
birşeye adına birşey yapmak
Verb