talihi yaver gitmemek
Verb
müşkül durumda olmak
Verb
(a) birine çok yaklaşmak, burnunun dibine sokulmak, (b) birini göz hapsine almak, sıkı sıkıya gözetlemek.
mahcup/rezil olmak, fena vaziyette/suçüstü yakalanmak.
He thought he could succeed in robbery, but he got caught with his pants down.
televizyona çıkma sıklığını azaltmak
Verb
kredi kullandırımı
Noun, Banking
kredi kullandırım tutarı
Noun, Banking
kullandırım tutarı
Noun, Banking
kredi kullandırım tarihi
Noun, Banking
kullandırım tarihi
Noun, Banking
kredi kullandırım bildirimi
Noun, Banking
kullandırım bildirimi
Noun, Banking
kredi kullandırım süresi
Noun, Banking
kullandırım süresi
Noun, Banking
kredi kullandırım amacı
Noun, Banking
kullandırım amacı
Noun, Banking
kredi kullandırım talebi
Noun, Banking
kullandırım talebi
Noun, Banking
yelkenleri suya indirmek
Verb
izinden sonra yeniden işe dönmek
Verb
: acele göz gezdirmek, kısaca göz atmak.
glance through/over a document: bir belgeye şöyle bir
göz gezdirmek.
He glanced his eye over the titles of the articles.
vasiyetnamesinde birine 200,000 dolar bırakmak
Verb
şiddetle birinin sözünü kesmek, konuşması esnasında birden atılmak.
(a) birinin gırtlağına sarılmak, kavga etmek, (b) azarlamak, haşlamak.
ümitsiz bir durumda olmak
Verb
birinin kabulü için zaman sınırı tespit etmek
Verb
silahlarını bırakmak
Verb
biri için hayatını tehlikeye atmak
Verb
biri için hayatıni tehlikeye atmak
Verb
silahları bırakma
Noun, Politics-Intl. Relations
bir şeyden dolayı üzülmek
Verb
(hanımlar) samimi davranmak
Verb
(a) rahatına/keyfine bakmak, teklifsiz davranmak, (b) içini dökmek/açmak, sırrını açmak.
kredi kullandırımı
Noun, Banking
(birisini) küçük/hakir görmek, (birine) tepeden bakmak.
(birisine) tepeden/yukarıdan bakmak, üstünlük taslamak.
birini hedefi olarak tayin etmek
Verb
rakibini bir nokta da yakalamak ve yenmek
Verb
rakibini bir noktada yakalamak ve yenmek
Verb
fikirlerini kâğıda çiziktirmek
Verb
adını listeye koymak
Verb
azmetmek, sebat etmek, kararlı/azimli/sebatkâr olmak, kararında durmak, caymamak, ayak diremek. (b)
Brit.-argo (otomobili) çok hızlı sürmek.
istemediği bir şeyi/fikri zorla kabul ettirmek, zorlamak.
Father keeps ramming it down my throat that I should become a doctor.
zorla kabul ettirmek
Verb
birinin gırtlağına basmak
Verb
zorla kabul ettirmek, sıkboğaz etmek, ister istemez razı etmek.
taahhüdünü yerine getirmemek
Verb
beklentilerini azaltmak
Verb
yükümlülüklerini azaltmak
Verb
başarısını çok çalışmaya borçlu olmak
Verb
mosmor kesilmek (argo)
Verb
tepeden inme
Adjective, Politics-Intl. Relations
yukarıdan aşağıya
Adjective
azami/asgari kapasite oranı, maksimum/minimum kapasite oranı
Noun, Machines
acemice, tecrübesizce, hazırlıksız, can sıkıcı/mahcup edici durumda.
be caught with one's pants down:
gafil avlanmak, hazırlıksız yakalanmak.
fiyatı düşen hisse senedinden giderek daha çok satın alış
nakl-i yekûn olarak aktarılmış
yavaşlamak için vites küçültmek
Verb
şiddet ya da gücü azaltmak
Verb
birine inerken yardım etmek
Verb
yerinden kımıldamak kımıldanmak
Verb
belli bir standarda indirmek
Verb
bir önceki tekliften daha aşağı teklif edilme
ödenmemiş hisse senetleri sayısının azalması ve piyasa fiyatının artması durumu
etkisini zayıflatmak
Verb
aşağı ok
Information Technology
şehrin merkezine giden hat
(Londra) gidiş trenleri peronu
(US) şehir merkezine giden trenler platformu
işten çıkarma yoluyla işgücünün azaltılması
normal çalışma saatleri içinde bir makinenin