drink

English-Turkish Translation

  1. Verb içmek. t
    o drink water/tea/coffee.
    something to drink: içecek bir şey.
    fit to drink: içmeye elverişli.
  2. Verb (alkollü) içki içmek.
    Does he drink? İçki içer mi?
    He drinks all his wages: Bütün kazancını
    içkiye harcar.
    to drink like a fish: çok içki içmek.
    take to drink: kendini içkiye vermek.
    He drank himself into unconsciousness: İçe içe sızıp kaldı.
    to drink oneself to death: içki ile kendini mahvetmek/öldürmek.
  3. Verb (şerefe) kadeh kaldırmak.
    to drink to someone: şerefine içmek.
    to drink success to someone/to
    someone's success: birinin başarısı şerefine içmek.
  4. Verb yutmak, çekmek, almak, kana kana içmek.
  5. Noun içecek (şey), meşrubat.
    soft drink: alkolsüz içki, meşrubat.
    hard/strong drink: içki.
    a
    drink of water: bir içim(lik) su, bir bardak su.
    Give me a drink of water: Bana biraz su ver.
  6. Noun içki (alkollü), işret.
    straight/neat drink: su katılmamış içki.
    Have a drink! İç bir kadeh!

    Let's have a drink on it: Bunun şerefine içelim!
    to ask friends for drinks: arkadaşlarını içkiye davet etmek.
    to stand someone a drink: birisine içki ikram etmek.
    to stand a round of drinks (or drinks all round): (barda) herkese içki ikram etmek.
    drinks are on me: İçkiler benden!
  7. Noun içki düşkünlüğü/iptilâsı.
    drink was his downfall.
  8. Noun içim, yudum, kadeh/bardak (dolusu), bir içimlik, bir defada içilen (içecek).
    take a drink: bir kadeh içki içmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

drink to someone's health
(bir kimsenin sağlık ve saadetine) kadeh kaldırmak/tokuşturmak.
We all drank a health to bride.
spike one's drink
birinin içkisini daha sert yapmak Verb
(for sth) to be given to drink
içirilmek Verb
(glass) containing a drink
dolu
alcoholic drink
alkollü içki Noun, Food-Kitchen
be on the drink
hafifmeşrep olmak Verb
be under the influence of drink
içkili olmak Verb
being satisfied (with food and drink
tokluk
carbonated drink
gazlı içecek Noun, Food-Kitchen
control of drink
içki yasağı
energy drink
enerji içeceği Noun, Food-Kitchen
fit to drink
içilebilir
fizzy drink
meşrubat Noun, Food-Kitchen
food and drink
yiyecek içecek
food and drink
nevale
hard drink
sert içki, (rakı, viski vb. gibi) alkolü fazla olan içki. Noun
have one drink
bir tek atmak Verb
ice drink
soğuk içecek şey
inarticulate with drink
içkiden dili dolaşan
intoxicating drink
içki
mixt drink
karışık içki, iki veya daha fazla alkollü içki karışımı.
one can drink
içilir
put back alcoholic drink
kısa zamanda çok içki içmek Verb
short drink
aperitif Food-Kitchen
soft drink
alkolsüz içki
soft drink
şerbet
soft drink
alkolsüz içecek Noun, Food-Kitchen
soft drink
hafif içki
soft drink
gazoz
soft drink
meşrubat Noun, Food-Kitchen
sports drink
sporcu içeceği Noun, Food-Kitchen
stand a drink
bir içki ısmarlamak Verb
strong drink
sert içki
temperance drink
alkolsüz içecek
the drink
deniz, derya, okyanus.
to fall in the drink: denize/suya düşmek.
in the drink
hv. (uçak) denize inmiş.
the worse for drink
zilzurna sarhoş olmak.
there's no harm in an occasional drink
ara sıra tek bir kadehin zararı yok
to be in drink
zilzurna sarhoş olmak.
to drink
atmak Verb
to drink
demlenmek Verb
to have a drink
ağızıni ıslatmak (argo) Verb
treat someone to (food , drink
ısmarlamak Verb
under the influence of drink
zilzurna sarhoş olmak.
You can lead a horse to water but you can't make it drink
Zorla güzellik olmaz.
drink a health to someone
(bir kimsenin sağlık ve saadetine) kadeh kaldırmak/tokuşturmak.
We all drank a health to bride.
drink away
(parayı) içkiye harcayıp tüketmek, (dert ve kederi) içki ile dağıtmak/unutmak.
He drank his troubles
away: İçerek dertlerini unuttu.
drink away one's fortune: servetini içkiye harcayıp bitirmek.
drink away one's sorrows: kederini içki ile dağıtmak.
drink deep
çok içki içmek Verb
drink deep
kana kana içmek Verb
drink dispenser
jetonla çalışan alkolsüz içki veren otomat
drink down
yutmak, (içip) gövdeye indirmek.
drink in
(a) (zevk duyarak/doya doya) seyretmek/dinlemek/zevkine varmak, içine sindirmek.
I drank in the beauty
of the scene. (b)
mec. yutmak.
He drank it all in: (Bu yalanların vb.) hepsini yuttu.
drink in one swing
dikmek Verb
drink industry
içki sanayii
drink industry
içki sanayi
drink like a fish
(alışkanlıktan dolayı) çok/fazla içki içmek.
drink made of yogurt and water
ayran
drink money
bahşiş
drink of water
bir yudum su
drink off/up
içip bitirmek.
drink oneself to death
aşırı içkiyle kendini öldürmek Verb
drink something straight
sek içmek Verb
drink tea
çay içmek Verb
drink the waters
sularda tedavi görmek Verb
drink to excess
aşırı içmek Verb
drink to the bride
gelinin şerefine içmek Verb
drink to the health of sb
birinin sağlığına içmek Verb
drink to the lees
son damlasına kadar içmek Verb
drink under the table
başkasından çok içki içmeye karşın ondan daha ayık olmak Verb
drink up
bir dikişte hepsini içmek Verb
(alcoholic drink) to drink
içmek Verb
carbonated soft drink (CSD)
gazlı alkolsüz içecek Food-Kitchen
eat or drink too much
fazla kaçırmak Verb
food and drink fair
yiyecek içecek fuarı
food and drink us
yiyecek içecek fuarı
food or drink (served in a bar or nightclub
konsomasyon
forbear to drink alcohol
alkol içmekten sakınmak Verb
have a drink on sb
birinden içki içmek Verb
have a drink on the house
müessese hesabına bir içki içmek Verb
make someone drink sth
içirtmek Verb
make someone drink sth
içirmek Verb
soft drink industry
alkolsüz içki sanayii
stand a drink to order someone a drink
içki ısmarlamak birine içki ısmarlamak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database