zihni müsterih olmak
Verb
rahata kavuşmak, rahatlamak, rahat nefes almak.
Now that the crisis was over, he could breathe freely.
(a) gevşek, müsamahakâr, (b) kaygısız, hiçbir şeye aldırış etmeyen.
(a) kayıtlardan âzâde, teklifsiz, resmiyetten uzak, samimî, endişesiz, rahat.
She leads a free and easy sort of life and never troubles much about anything. (b) küstah, arsız, lâübali.
işin kolayına bakmak
Verb
birşeyi kolay hale getirmek
Verb
birşeyi kolay kılmak
Verb
birşeyi kolaylaştırmak
Verb
soluk almak için bir süre durmak
Verb
işin kolayına bakmak, aldırmamak, ağırdan almak, yavaş yapmak, canını eziyete sokmamak.
işleri kolay yanından almak
Verb
ucuz kurtulmak, kolay kurtulmak, fazla zarara uğramamak.
kendini fazla yormamak, fazla çalışmamak.
kolayına bakmak, kendini sıkıntıya sokmamak, işi yavaştan almak, kendini fazla yormamak.
keyfine bakmak, hayatta bir şeye aldırmamak/önem vermemek.
Ağırdan al! Yavaş yavaş! Acele etme!
bol notlu hoca
Noun, Education-Training
notu bol hoca
Noun, Education-Training
enayi, bön, budala, kolayca aldatılabilen kimse.
Noun
çok çeşitli mal bulunan piyasa
paranın bol olduğu piyasa
enayi, bön, budala, kolayca aldatılabilen kimse.
Noun
kolay/zahmetsizce kazanılan para
kolay kazanılan para,
argo anafor.
(US) bankalarda likidite olması
(US) ucuz para politikası
Noun
kulağa/göze hoş gelen, hoş, güzel.
güzel, göz alıcı, hoş, cazip (kimse).
geçimini fahişenin sağladığı kimse
Noun
zenginlik, bolluk, refah.
be on easy street: varlıklı/zengin/müreffeh olmak, hali vakti yerinde
olmak.
If the book sells, next year we'll be on easy street .
Easy Street şeklinde de yazılır.
Noun
(kredi) müsait şartlar
Noun
uygun ödeme şartları
Noun
düşük ahlâklı, kolayca elde edilebilen.
kolayca cevap vermek
Verb
çocuk oyuncağı kadar kolay
büyük masraf söz konusu olmaksızın
birine kolayca yenik düşmek
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
hali vakti yerinde olmak
Verb
budalalık derecesinde bön olmak
Verb
bir şeyi müsait şartlarla satın almak
Verb
kısa menzillerle, (seyahatte) azar azar yol alarak.
(US) bir konuya üstünkörü dokunmak
Verb
birinin üstüne üstüne gitmemek
Verb
güçlükle karşılaşmamak
Verb
güç zaman geçirmiş olmak
Verb
sakin bir hayat sürmek
Verb
konforlu bir hayat sürmek
Verb
refah içinde yaşamak
Verb
birini kolay av olarak mimlemek
Verb
birini hali vakti yerinde yapmak
Verb
Yavaş yavaş! Yavaş ol! Kendini yorma! Kolayına bak! İşi hafiften al! Kızma!
(birisini) fazla sıkmamak/tazyik etmemek.
fazla harcamamak, idareli kullanmak, israf etmemek.