former

  1. biçimlendiren, şekillendiren, şekil/biçim veren (şey/kimse).
  2. önceki, evvelki, önce gelen/adı geçen, ilk(i).
    The former method seems better: Evvelki yöntem
    daha iyiye benziyor.
    Your former suggestion is not practical.
  3. geçmiş, eski.
    former times: geçmiş zaman, eski günler.
    In former times people lived in caves.
  4. eski, sabık.
    Mr. Churchill, the former Prime Minister of Britain. Name a former President of the U.S.
eski benliğinin enkazı durumuna gelmek Verb
eski itibarını kazanmak Verb
kamuoyu oluşturan kimse
ilki, önceki, evvelki.
eski bir hükümden beraat etme
kaziyei mahkeme
eski mahkûmiyet
eski Ceza Kanunu Proper Name, Law
eski âdetler Noun
sabık milletvekili
kaziyei mahakeme
sabık bakan
eski malik
eski maliki
eski başbakan Noun, Politics-Intl. Relations
eski mal sahibi
eski mal sahibi
Sosyal Sigortalar Kurumu Noun, Social Security
eski öğrenciler Noun
geçmiş hesapların bakiyesi
kaziyye-i mahkeme defisi
önceki ifadesinden caymak Verb
eski bir konuya gelmek Verb
eski bir işvereni referans olarak vermek Verb
birini eski mevkiine iade etmek Verb
eski bir uygarlığı resimleriyle canlandırmak Verb
eski sahibine intikal etmek Verb
eski sahibine dönmek Verb