(kendinde) bir tuhaflık/acayiplik/anormallik hissetmek.
My head feels funny; may I lie down?
dirsek ucu, dirsek kemiğinin hassas noktası, dirsekte bir şeye çarpınca kolun karıncalanmasına sebep olan sinirin geçtiği yer.
(a) çapraşık iş, (b) dalavere, hile, dubara, aldatma.
tımarhane, akıl hastanesi.
güldürücü, eğlenceli, komik.
(a) kalp para, (b) kaynağı gizli, maksadı şüpheli para (özellikle siyasî maksatlara tahsis edilen yolsuzluğa
teşvik edici para), (c) başka bir şirketi satınalmak için piyasaya sürülen bono, tahvil, vb..
maskara.
Look at that funny old dog! Şu köpeğin maskaralığına bak.
acayip, garip.
“It's a funny book.” “Do you mean funny haha or funny peculiar?”
(a) küstahlık/arsızlık/saygısızlık yapmak.
Don't get funny with me! (b) aldatmaya kalkışmak.