emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
(a) ona ver, o alsın! (b) vur! yapıştır! (c) ağzının payını ver(elim)! hakkından gel(elim)!
(birisini) dövmek, vurmak, tepelemek, canına okumak, azarlamak, paylamak.
her iki olanağı eli altında tutmak
Verb
güvenilir kaynaktan öğrenmiş olmak
Verb
kin/garez beslemek, kinci olmak.
She has it in for me because I didn't invite her.
(birisine) kin beslemek/diş bilemek.
çantada keklik saymak
Verb
çanta da keklik saymak
Verb
siz bilirsiniz, nasıl isterseniz öyle olsun, bildiğin gibi yap.
beraberinde getirmek
Verb
şanslı durumda olmak
Verb
Brit.- argo … ile cinsî münasebette bulunmak.
kulaktan dolma bilmek
Verb
(anlaşmaya varıncaya kadar) münakaşa/mücadele/kavga etmek.
biriyle bir anlaşmazlığı halletmek
Verb
avantajlı durumdan yararlanmak
Verb
tesadüf bu ya, ...
Adverb
kaderin cilvesine bakın ki, ...
Adverb
şu işe bakın ki, ...
Adverb
şu işe bakın ki, ...
Adverb
biraz daha aşağı olmaz mı
İddia ediyor ki.
As Plato has it: Eflâtunun dediği gibi.
Rumor has it that the government will fall: Söylentiye göre hükümet düşecek.
(a) Bütün kuvvetimle yumruğu aşkettim, (b) Verip veriştirdim, açtım ağzımı yumdum gözümü.
Her güzellik bir arada olmaz. (İki şıktan birini seçmek zorundasın/ya birine ya ötekine razı olacaksın/ya
bu, ya öteki, ikisi birden olmaz).
İstiyorsan senin olsun/Dilediğin zaman senindir.
işin içinden çapanoğlu çıkmak
Verb
bir şarta bağlı olmak
Verb
(a) bıkmak, gına getirmek, artık tahammül edememek.
I've been working like a fool, but now I've had it. (b) yenilmek, yenilgiye uğramak, işi bitmek.
He was a great wrestler, but after this season he'll have had it.
ümit kalmamak, olan olmak, korktuğu başına gelmek.
I'm afraid we've had it: we missed the plane:
Korktuğumuz başımıza geldi: uçağı kaçırdık.
bir türlü birbirlerine ısınmamış olmak
Verb
hiç canlılığı olmamak
Verb
emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
gerekli nitelikleri haiz olmak.
en kısa zamanda ilgileneceğim
(a)
ABD- argo sonuçtan /başarıdan emin olmak, son derece uygun olmak, (b) ısmarlamak, ısmarlama yaptırmak.
! Acayip, kimin aklına gelirdi?