kemik gübresi, kemik tozu.
Noun
açık büfe yemek
Food-Kitchen
mısır irmiği(nden yapılmış).
akşam yemeği
Noun, Food-Kitchen
balık unu: yiyeceklere katılan veya gübre olarak kullanılan kurutularak öğütülmüş balık.
Noun
çabucak bir şeyler atıştırmak
Verb
yemek yemek.
have/get a good meal: iyice/doyasıya/tıkabasa yemek, kendine ziyafet çekmek.
alelacele hazırlanan yemek
bir defada alınan/ölçülen miktarı veya birimi gösteren eski bir sonek.
piecemeal: parça parça,
parçalı.
inchmeal: azar azar, tedricen, santim santim.
Suffix
sahur
Noun, Religion-Faith
sıcak yemek
Noun, Food-Kitchen
elenmemiş buğday unu, kepekli un.
yemek karnesi: lokantada yenilen yemek bedelini ödemek için para yerine geçen karne.
Noun
ABD- argo geçim dayanağı, medarı maişet, geçim sağlayan şey/kimse.
Noun
(a) yemek olarak yemek.
He made a meal of bread and cheese: Yemek olarak peynir ekmek yedi. (b)
yeyip bitirmek, silip süpürmek, (c) işi uzatmak, bir işe gerekenden fazla zaman ve güç harcamak.