money

English-Turkish Translation

  1. mangır (argo)
  2. mangiz (argo)
  3. Noun para, nakit, akçe.
    come into money: paraya konmak, para sahibi/zengin olmak.
    It will bring
    in big money: Bu işte çok para var.
  4. Noun para yerine geçen şey.
  5. Noun çek, senet, esham vb. gibi kıymetli evrak.
  6. Noun
    money of account ile ayni anlama gelir. saymanlık parası, piyasada mevcut olmayıp sırf hesap tutmada
    kullanılan para birimi (ABD'de
    mill, İngilterede
    guinea gibi).
  7. Noun servet, zenginlik, mülk, vb.'nin para ile ölçülen değeri.
    Her family has money: Ailesi zengindir.

    She has a lot of money.
  8. Noun malî kazanç/kâr.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

a sum of money one saves to pay for one's burial
ölümlük
anti-money laundering
karapara aklama ile mücadele Noun, Banking
be free with one's money
parasını dilediği gibi harcamak Verb
be generous with one's money
parasını cömertçe harcamak Verb
be spoiled spoilt of one's money
parasından olmak Verb
be very careful with one's money
düğüm üstüne düğüm atmak Verb
be very flush with one's money
parasını sakınmadan harcamak Verb
be very near with one's money
cimri olmak Verb
be very neat with one's money
parasını esirgemek Verb
be very neat with one's money
cimri olmak Verb
bestow one's money wisely
parasını akıllıca değerlendirmek Verb
bestow one's money wisely
parasını akıllıca yatırmak Verb
call in one's money
parasını talep etmek Verb
chuck one's money around
parasını israf etmek Verb
cybermoney
elektronik para, siber-para Noun, Banking
done out of one's money
parası dolandırılmış
employ one's money
parasını işletmek Verb
finance one's money away
(US) spekülasyonlarla parasını kaybetmek Verb
fling away one's money
parasını har vurup harman savurmak Verb
fling one's money about
parasını saçıp savurmak Verb
fling one's money out of the window
parasını pencereden savurmak Verb
for one's money
-e göre, -nin fikrince, -e kalırsa.
for my money: bence.
For my money, there's nothing to be
gained by waiting.
Not for every man's money: Herkesin harcı değildir.
He's the man for my money: Aradığım adam budur.
fritter away one's money
parasını har vurup harman savurmak Verb
get a small return for one's money
parası karşılığı az bir kâr sağlamak Verb
get good value for one's money
parasının karşılığını almak Verb
get one's money back
parasını geri almak Verb
get one's money worth
parasının karşılığını almak Verb
get one's money worth
ödediği paranın karşılığını almak Verb
get one's money's worth
parasının karşılığını almak Verb
get one's money's worth
ödediği paranın karşılığını almak Verb
get only a small pims for one's money
parası sadece ufak bir kâr getirmek Verb
get only a small profit for one's money
parası sadece ufak bir kâr getirmek Verb
get rid of one's money
parasından kurtulmak Verb
get rid of one's money
parasından olmak Verb
get the worth of one's money
ne ödediyse karşılığını almak Verb
give away all one's money
bütün parasını bağışlamak Verb
go through all one's money
bütün parasını harcamak Verb
have a run for one's money
(a) şiddetli rekabetle karşılaşmak, (b) zahmetine değmek, büsbütün semeresiz olmamak.
have money of one's own
kendi parası olmak Verb
have one's money in seven percents
parasını yüzde yedi faiz üzerinden yatırmış olmak Verb
have one's money in stocks
(Br) parasını devlet tahvillerine yatırmış olmak Verb
have one's pockets full of money
cebi para ile dolu olmak Verb
husband one's money
parasını tutumlu kullanmak Verb
invest one's money in a business enterprise
parasını bir teşebbüse yatırmak Verb
invest one's money in a business enterprise
bir teşebbüse para yatırmak Verb
invest one's money in a business enterprise
parasını bir girişime yatırmak Verb
invest one's money in house property
parasını emlaka yatırmak Verb
invest one's money in real estate
parasını emlake yatırmak Verb
invest one's money in safe stock
parasını güvenli hisse senetlerine yatırmak Verb
invest one's money in safe stocks
parasını güvenli hisse senet dilerine yatırmak Verb
invest one's money in stock
parasını menkul değerlere yatırmak Verb
invest one's money in stock
parasını menkul kıymetlere yatırmak Verb
invest one's money in stocks and shares
parasını tahvillere yatırmak Verb
invest one's money in stocks and shares
parasını hisse senetlerine yatırmak Verb
invest one's money to good account
parasını iyi bir şeye yatırmak Verb
lavish with one's money
parasını cömertçe harcamak Verb
lay aside money for one's old age
yaşlılığı için bir kenara para koymak Verb
lay out one's money carefully
parasını dikkatle harcamak Verb
lay out one's money profitably
parasını kârlı olarak yatırmak Verb
lay out one's money to advantage
parasını kazançlı işe yatırmak Verb
leave all one's money to charity
bütün parasını hayır işlerine bırakmak Verb
leave one's money to sb
parasını birine bırakmak Verb
let one's money idle
parasını işletmemek Verb
let one's money lie idle
parasını işletmeden tutmak Verb
let one's money lie idle
parasını işletmemek Verb
look after one's money
parasını idare etmek Verb
make bad use of one's money
parasını kötü yere yatırmak Verb
make bad use of one's money
parasını kötü kullanmak Verb
make one's money go far
parasını yetiştirmek Verb
make one's pickings out of the housekeeping money
ev geçindirme parasından tırtıklamak Verb
manage one's money more effectively
parasını daha iyi idare etmek Verb
misemploy one's money
parasını yanlış yere yatırmak Verb
part with all one's money
bütün parasını harcamak Verb
part with one's money
parasından ayrılmak Verb
play ducks and drakes with one's money
parasını har vurup harman savurmak Verb
put one's money on a scratched horse
topal atla yarışa çıkmak.
put one's money out at interest
parasını faize yatırmak Verb
put one's money where one's mouth is
düşüncelerini eyleme döndürmek Verb
put out one's money to advantage
parasını işletmek Verb
recover one's money
parasını geri almak Verb
riot away one's money
parasını har vurup harman savurmak Verb
scrimp one's son for money
çocuğundan para esirgemek Verb
set one's heart on money making
para kazanmaktan başka bir şey düşünmemek Verb
shell out one's money
parasını ortaya koymak Verb
shell out one's money
parasını istemeye istemeye vermek Verb
shorn of one's money
parasından olmuş
shove money into one's pocket
parayı cebine tıkmak Verb
shove money into one's pockets
cebine para tıkmak Verb
sink all one's money into the concern
bütün parasını işletmeye yatırmak Verb
spend all one's money
bütün parasını harcamak Verb
spend one's money for no purpose
parasını boşa harcamak Verb
spend one's money on books
parasını kitaplara harcamak Verb
splash one's money
parasını saçmak Verb
stake all one's money on one gamble
rest çekmek Verb
suffer in one's pocket money
cep harçlığı eksilmek Verb
take care of one's money
parasını dikkatle sarfetmek Verb
take care of one's money
parasını dikkatle sarf etmek Verb
tell one's money
(US) parasını saymak Verb
throw one's money about
para saçmak Verb
throw one's money about
parasını saçmak Verb
tie one's money in land
parasını araziye bağlamak Verb
to tell one's money
parasını saymak Verb
trifle away one's money
parasını israf etmek Verb
turn one's land into money
arsasını paraya çevirmek Verb
want one's money's worth
parasının karşılığını istemek Verb
will one's money to a hospital
parasını vasiyetle bir hastaneye bırakmak Verb
active money
tedavüldeki para
advance money
para avans vermek Verb
application money
bir şirketin yeni ihraç ettiği ya da satışa sunduğu hisselere talip olan bir kimsenin başvuruda bulunurken ödemesi gereken para
bail money
kefalet yerine yatırılan para
barren money
ölü sermaye
base money
kalp para
base money
(Br) sahte para
bogus money
sahte para
boot money
pey akçesi
cash money
para göndermek Verb
caution money
geçici teminat
conducted money
yolculuk ücreti
consigned money
emanet para
convention money
ortak para
counterfeit money
sahte para
current money
cari para (yasal olarak geçerli , kullanılan para
daily money
yevmiye
day-to-day money
günü gününe ödenen ücret
deposited money
yatırılan para
despatch money
dispeç parası
earnest money
pey
electronic money
elektronik para
embark money
parasını yatırmak Verb
emergency money
muvakkat para
fall money
bir ya da daha çok suçlunun kanuni ödemelerde kullandıkları para rezervi
fall money
(US) bir ya da daha çok sayıdaki suçlunun yasal ödemelerde bulunmak üzere kullandıkları para rezervi
floating money
geçici olarak duran ve plasman arayan paralar
fresh money
taze para
heavy money
külçe halinde para
high money
yüksek faizle alınan para
housekeeping money
ev idaresi parası
inactive money
nakit ya da faiz getirmeyen para
lawful money
kanuni para
light money
ucuz para
metallic money
madeni para
mobilize money
parasını akışkan yapmak Verb
near money
para benzeri
nonphysical money
ticari senetler
nonstandard money
standart olmayan para
odd money
paranın üstü
option money
prim
option money
opsiyon parası
owe money
para borcu olmak Verb
procure money
para tedarik etmek Verb
push money
peştamaliye
quasi money
çek
quasi money
para yerine kullanılabilen poliçe
rag money
(US) kıymetten düşmüş para
rag money
kâğıt para
recession money
vazgeçme parası
retail money
şahısların ve küçük şirketlerin mevduatları Noun, Banking
spend money
para harcamak Verb
stamp money
para basmak Verb
straggling money
(askerlik) izinsiz namevcudiyet için para cezası
subsistence money
geçim yardımı
superannuation money
emeklilik parası
transfer money
para transfer etmek Verb
wholesale money
toptan para
wholesale money
toptan para (bankalar , büyük firmalar ya da mali kuruluşlardan alınan yüksek miktardaki krediler
withdraw money
para çekmek Verb
money affairs
para işleri Noun
money agent
banker
money bags
para torbaları Noun
money clause
(Br) parlamentoda paranın tasdiki klozu
money debt
para borcu
money gap
finansman boşluğu
money getter
para avcısı
money grubber
para biriktirme meraklısı
money hoarder
para istifçisi
money holdings
para rezervi
money illusion
para aldanması
money inflows
para akışı
money interest
para faizi
money lender
para borç veren kişi
money making
para kazanma
money power
paranın gücü
money reserve
para rezervi
money runner
(US) dünyanın her yerindeki piyasalarda yatırım yapan ve bu süreç içinde sıcak para yaratan bir kişi
için kullanılan konuşma dili terimi
money standard
para standardı
money substitute
para yerine geçen şey
money tightness
para darlığı
money transfer
havale Noun, Banking
money turnover
para cirosu Noun
money wage
para ile ödenen ücret
money wage
nominal ücret
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

money laundry
para aklamak
Turkish-English phrases from Zargan's own database